Hesap ve hayat

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Tarihteki birçok mimari yapı ve mimari eserin mutlaka bir hesapla yapılmış olduğuna inanırım. Çok eskilere gitmeden hepimizin bildiği bir eseri ele alalım. İstanbul’da tarihi bir yapı, bütün dünyanın ilgisini çeker. MS 360 yılında yapıldıktan sonra çeşitli deprem ve yangınlarda hasar gören bu yapı İmparator Justinianos tarafından yeniden inşası MS 532 başlayıp, 5 yıl gibi kısa bir zamanda tekamül edilir ve 27 Aralık 537’de ibadete açılır. Bu yapı, 916 yıl kilise olarak hizmet verir ve 1453 senesinde Sultan Mehmet tarafından İstanbul alındıktan sonra, yapılan değişiklikle camii haline dönüştürülen Ayasofya, 482 yıl camii olarak hizmet vermiştir. 

 

Binaya ilk minare Sultan Mehmet tarafından 1453 yılında yaptırılmış. Kuzey Doğu’da bulunan minare II Beyazıt tarafından ve diğer iki minare ise II Selim tarafından yaptırılmıştır. En önemlisi binanın yapımında yapılan çizimlerin kaybolmaması için binada kullanılan bir taşın içine konulup saklanmış olduğu yönünde rivayet vardır. Ayasofya’nın kubbesi iki yan kubbe ile beslenir ve Güney Kuzey yönünde eni 31.87 metre doğu batı yönünde ise 30.86 metredir. Kubbenin yerden yüksekliğinin ise 55.60 metre olduğu bilinir.

 

Ayasofya müzesinin hemen batısında yabancıların ‘Blue Mosque‘ dedikleri, kimi zaman bizim Çinili Cami olarak bildiğimiz, Sultan Ahmet Camiinin, karşısındaki Ayasofya’dan daha mükemmel olması için çok çalışılmış olduğu muhakkak. Mimar Sinan’ın kalfası Sedefkar Mehmet Ağa‘nın yaptığı bu camiinin çizimlerinin de inşaatta kullanılan bir taşın içine gizlendiği rivayet olunur. Sultan Ahmet Camii kubbesi yerden 43 metre yüksekte olup, çapı ise 23.5 metredir. Genelde Mimar Sinan’ın kalfalarının yaptıkları camilerde 24 metre kubbe çapının pek aşılmadığı görülmektedir.

 

Padişah Sultan Süleyman’ın kızı Mihri-mah Sultanla evlenmek isteyen Mimar Sinan’ın bu isteği geri çevrilince, Mimar Sinan’ın Edirne kapıda icazet alınmadan inşaatına başladığı ikinci Mihri-mah Sultan camiinde, bütün hünerini göstermeye çalıştığını biliyoruz. 3 Yıl gibi kısa bir sürede bitirilen camiinin, 204 adet pencereleri ile ışıl ışıl aydınlık iç mekanı vardır. Mimar Sinan’ın 64 yaşında yaptığını simgeleyen işaretler camide bulunmaktadır. Caminin kubbesi yerden 27 metre yükseklikte ve çapı 19 metredir. Kubbe 4 paye üzerine oturtulmuş dünyada ender bulunan bir yapıdır. Yapı bütünüyle bir cami değil sıbyan mektebi, kütüphanesi, hamamı, çarşı ve geniş avlusu ile bir külliyedir. Bu yapının da bir çizimi ve bir hesabı olduğu muhakkak. Burada da rivayet odur ki, külliyenin bir çizimi, kendi kütüphanesinde olduğu, ancak 1719 senesinde meydana gelen depremde bu değerlerin büyük bölümünün kaybolduğudur.

 

Ülkemizde son 17 senedir hızla inşa edilen ibadethanelerin planlı, programlı bir şekilde yapıldığına inanmamaktayım. Hatta bu inşaatların proje ve statik hesaplardan yoksun olarak ve bilhassa ruhsatsız yapıldığına inanmaktayım. 2006 senesinde 78608 adet cami sayısı 2018 senesinde 88 693 sayısına erişmiştir. Son 12 senede inşa edilen 10085 camiinin kaçında mimari proje var, kaçının statik hesapları bulunmakta merak etmekteyim? Birbirine 50 metre veya 100 metre mesafede birkaç caminin, birçok yerde var olduğunu görmekteyiz. İmam Hatip mezunları için iş konusuna yatırım yapılmasına karşı değilim, ancak birim kişi başına yapılan yatırım olarak bakarsanız, biraz pahalı bir planlama olduğu muhakkak.

 

Gaziantep ilimizde geçen hafta iskeleleri çöken AKKENT Camii 2012 senesinde yapılmaya başlandığını bilmekteyiz. Camiye birkaç yüz metre mesafede RIFAT SABİHA CAMİ; BARBAROS CAMİ; ABDULKADİR CAMİ; ve MAVİ KENT CAMİ bulunmaktayken, Gaziantep’imize yakışır çok büyük bir cami yapalım sevdası ile AKKENT CAMİ inşaatı başlamış. Proje YOK, STATİK HESAP yok, İNŞAAT RUHSATI YOK, DENETİM YOK; bu kaçak yapı belediye başkanlarının gözü önünde 7 sene devam etmiş. İnşaatta kalfa usulü tahta iskele kurulmuş. Kubbe yüksekliği 67 metre ve Mimar Sinan’ın bile düşünmediği TAM 34 metre kubbe genişliğini tutacak cılız tahta iskeleler, birbirine çivilerle tutturulmuş. Geçtiğimiz hafta bu iskeleler çöktü ve bir kıymetli Mimarımız Korkut Küçükcan bu çökmede hayatını kaybetti.

 

Sorumlu yok, proje yok, statik hesap yok, denetim yok ve bu herkesin gözü önünde cereyan etmekte, yok mu bu hayatın bir hesabı diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

Hesap ve hayat