Saat kaçtan itibaren yememeliyim?
Belli bir yaşa gelince, yaşanılan ortam değişince, yaşama koşulları farklılaşınca kilo almak kaçınılmaz oluyor. Fazlalıklarla uğraşırken kilo almaya da devam ediyorsunuz bu arada. Ve bir de bakıyorsunuz ki tam15 kilo fazlanız var! “Ne’olcek şindi?” demek için de çok geç... Kilolar gelip yerleşmiş, vücudunuzu yurt bellemişler ve katiyen de gitmiyorlar!
Son on senedir ben de kilolarımla uğraşıyorum. Beni, son yedi-sekiz seneden beri görmeyenler hayretle yüzüme bakıp, tanıyamadıklarını söylüyorlar. Kimisi beni tanıyamadığını acıtarak söylüyor. Bazılarından ise bu konuda eleştirmekten öte, hakarete varan sözler duyuyorum... Söylenenlerin hepsini dudağımdan asla eksik etmediğim kırmızı rujum ve yüzümde gülümseme ile dinliyorum! İnternette yayınlanan “başkalarının senin hakkında ne düşündüğü seni hiç ilgilendirmez” kuralına birebir uyuyorum. Yani, fazla kilolarımdan dolayı ruhumu acıtmıyorum, ama kilolardan da kurtulamıyorum.
Mantıklı düşünmeye çalışarak, neden kilo aldığımı tesbit etmeye gayret ediyorum. Ve galiba sonuca yaklaştım. Beslenme düzenim konusunda tesbitim şu: Kahvaltıdan akşam yemeğine kadar neredeyse hiç bir şey yemiyorum, sadece su içiyorum. Tüm gün aç kaldığım için mükellef bir akşam yemeği yiyorum. Ve gün boyu yiyecek bekleyen vücudum, “Bu salak beni gene aç bırakacak” diye ha bire yağ yapıyor!
Tesbiti yaptıktan, yani nerede yanlış yaptığımı anladıktan sonra düzeltme yoluna gittim. Faydası oldu, çok yavaş olsa da kilo vermeye başladım. Derken, Manuel Villacorta isimli Peru asıllı Amerikalının Fox News Latino bülteninde yazdıklarını okudum. Villacorta, 2009 ve 2010 yıllarında San Francisco Körfezi’nin en iyi diyetisyeni seçilmiş. 16 yıldan beri sporculara diyetisyenlik yapıyormuş. Amerikan Diyetisyenler Derneği’nin de “Herşeyi yiyerek kilo koruma” proğramının yaratıcısıymış. Söylemeye gerek var mı? Televizyon ve radyo proğramları yapıp, çeşitli kuruluşlarda yazılar yayınlıyormuş.
Manuel Villacorta, kısa bir süre önce çocukluğunun geçtiği Peru’ya gitmiş. Ziyareti sırasında Amerika’da yaşadığı ve yediği şeylerle Perulular’ın yediklerini gözlemlemişx mukayese etmiş. Latin kökenliler yani Güney Amerika’da yaşayanlar “Almuerzo” adını verdikleri ana yemeklerini öğleden sonra yerlermiş. Halbuki Amerika’da ise insanlar –tıpkı benim gibi- genellikle gün boyu ana yemek yemekten kaçınır, pek de sağlıklı olmayan çerez ve yiyeceklerle ara öğünleri geçiştirirlermiş. Ve doğal olarak günün sonunda da zengin ve bol bir akşam yemeği yenirmiş. İşte sağlığın bozulmasının nedeni de bu imiş... Bütün gün aç bir mide, akşam yemeği ise mükemmel ötesi...
Nereden öğrendim acaba? Gece geç saatte yemek zararlıdır! Amerikalılar da benim gibiymiş, geç saatlerde yemek yemenin zararlı olduğunu ve kilo almaya neden olduğunu düşünüyorlarmış. Villacorta: “Bu kesinlikle doğru değil” diyor. Eğer benim gibi tek öğün akşam yemeği olarak yeniyorsa “İşte o zaman problem olur” diyor. Ve, Güney Amerika ülkeleriyle Avrupa ülkelerini örnek gösteriyor. Gerçekten de öyle değil mi? Özellikle Akdeniz ülkelerinde akşam yemekleri saat 21.00’de yenir. Yunanlılar, İtalyanlar ve diğerleri geleneksel olarak gece geç saatte yerler ve sorun da yaşamazlar.
Manuel Villacorta, geç saatte yemek yemenin yiyeceğin kalitesi ve miktarıyla ilgisi vardır, yendiği saat problem değildir demeye getiriyor. Akşam yemeği miktarından günlük yediğiniz yiyeceğin kaçta kaçını akşam yemeği olarak tükettiğinizi kastediyor.
Gerçekten de gün içerisinde iş telaşı, stres ve gün boyu ne yiyeceğinizi planlamadığınız için, hem öğün atlarsınız, hem de yediklerinizi takip edemezsiniz. Böylece enerji alacağınız bütün yemeği akşam yersiniz. Ve aynı benim gibi aç vücut akşam normalden daha fazla yiyecek tüketir.
Çoğumuzun bildiği ama pek uygulamadığı yöntem ise, sağlık için ideal kilo vermek için geçerli yol, gün boyu küçük ama besleyici öğünler yemektir. Bu kurala uyarak, akşam yemeği için de aynı yöntemi uygulamak gerekir. Çok aktif değilseniz bile vücudunuz ve beyniniz düzenli, birbirini takip eden besin almak zorundadır. Bunun sebebi vücudumuzda bulunan girelin hormonudur. Girelin isimli açlık hormonu yediğimiz yiyecekleri ve kilomuzu tesbit eder, sabitler.
Eğer, düzenli yiyecek tüketmezsek girelin üretimi aniden artar ve aşırı yememize neden olur. İşte bu nedenle gün boyunca düzenli olarak yemek, menfaatimize daha uygundur. Girelin seviyesini kontrol altında tutmuş oluruz böylece. Ki bu şekilde açlık hissi de kontrol altında tutulmuş olunur. Gün boyunca yiyecek tüketmek metabolizmayı da aktif hale getirir, bu da kilolarımızı dengelememize yardımcı olur.
Villacorta “Gün boyu yediğinizin yüzde otuzunu akşam yemeği olarak yiyin” diyor. Yediğimizin yüzde yetmişini gün boyu yemeliymişiz. Akşam yemeğini mutlaka yatmadan birbuçuk saat önce yemeli, kendimize zaman bırakmalıymışız.
Çok büyük tehlike ise televizyon karşısında yenilen yüksek kalorili yiyecekler... TV seyrettiği için gözleri yorulan ve midesi dolan insanlar uykuya dalınca, hazım problemleri ve reflü hastalığı ile karşılaşıyorlarmış.
Ben, uzun senelerden beri sabahları bir saat yürüyorum. Tavsiye üzerine –zaten canım da istemiyor- yürüyüşe çıkmadan önce herhangi birşey yemiyordum, sadece su içiyordum. Yazıyı okuyunca bunun da yanlış olduğunu anladım. Sabahları spor yapmadan önce hafif bir ara öğün yemeliymişim. Sporumu yaptıktan sonra, normal kahvaltımı yapmalıymışım.Sabahtan spor yapmayanlar ise, uyandıktan sonraki bir saat içerisinde kahvaltılarını yapmalılarmış. Gerek ben, gerekse spor yapmayanlar kahvaltıdan sonra geçen her 3 saatta bir kendilerine faydalı bir şey yemelilermiş.
Diyetisyen Villacorta yazısını çok iddialı bitirmiş, diyor ki: “Beni, “öğün” olarak ne yediğiniz ilgilendirmiyor, sadece yiyin!”