Ayran yok içmeye  

YAYINLAMA: 04 Mayıs 2020 / 17.59 | GÜNCELLEME: 04 Mayıs 2020 / 17.59

Bu hafta yazı yazmamak için kendimi çok zorladım ama olayların gelişiminde toplum içinde yaşayan insan olarak ‘Bana ne, bana dokunmuyor‘ diyememekteyim. Her insani yardımın 5 Tepedeki Saraydan icazet almasının, gereksiz olduğunu beyan eden kıymetli bir Belediye Başkanesi’nin, daha sonra 5 Tepenin, sınırlarını aştığı kendisine ikaz edilince , tornistan geri dönüşünü, fikir beyanı ahlakı bakımından, hiçte doğru olmadığına inanmaktayım. Hani her zaman tarihi iyi anlamak gerekir diye söylerim ya. Bu söylemin çok doğru olduğunu düşünmekteyim. 

İsmi biraz uzun olsa da Josephe Jeanne Marie Antoinette von Habsburg-Lorraine  2 Kasım 1755 de doğmuştur. Biz onu bu ismiyle tanımayız. Kutsal Roma İmparatoru I inci Franz ve eşi Avusturya İmparatoriçesi Maria Therasa’nın kızıdır. Arşidüşes olduğundan dolayı Marie Antoinette daha 14 yaşındayken Fransa veliaht XVI Louis ile 1769 da evlendirilmiştir. Tarihte Fransa’da yaşayan halkın en perişan döneminde XVI Louis İmparatorluk tacını REİMS de muhteşem bir törenle 1774 de giydi. Büyük bir ziyafet, taç giyme törenini izlemiş. Halk bu dönemde ülke içinde siyasi, sosyal ve ekonomik sıkıntılar içinde kıvranmaktaydı. Savaşlar sebebiyle insanlar üretim yapamadıklarından dolayı, sosyal hayat neredeyse durma noktasına gelmekteydi. 

Fransa’da halk içinde sınıflar oluşmuş, soylular, rahipler, burjuvalar, ve köylüler olmak üzere bölünmüş bir yaşam yapısına sahipti. Bu sınıflanmada eşit haklar yoktu. Köylü sadece üretim yapar, üst seviyedeki halk sınıfı pastanın büyük bölümünü paylaşır, köylü ise sadece kıtlıkla mücadele etmekteydi. Sınıf farkının arasındaki uçurum gittikçe büyümekte, küçük bir zümrenin mutluluğu için halkın alt tabakası perişanlık çekmekteydi. Bu durum doruğa çıktığı tarihlerde, halk arasında ayaklanma kaçınılmaz hale gelmeye başlamıştı. Halkın yiyecek ekmeği olmadığından isyana varan gösteriler yapılmaya başlanmıştı. Bu isyanların nedenini soran İmparatoriçe Marie Antoinette‘in bu sorusuna yanındakiler, halkın ekmek bulamakta zorlandıklarından isyan ettiklerini söylerler. 

Tevatür odur ki Marie Antoinette şu cümleyi söyler ‘ qu’ils mangent de la broiche ‘ . Bu cümle Marie Antoinette yakıştırılmış olabilir. Bu cümleyi söyleyip söylemediği bilinmemektedir. Fakat bu cümlenin tercümesi olarak bildiğimiz ‘ Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler ‘ inde doğru olmadığına inanmaktayım. Bu cümle daha çok börekle ilgili olduğunu anlıyorum. Hani ‘ S’ils ne trouvent pas de pain, mangez du gâteau’ demiş olsaydı, daha bir makul cümle çıkardı diye düşünmekteyim. 

Her ne ise sonuçta ekmek bulamayan toplum, Fransa’da halk isyanını başlattı. Bu dönemde Sarayın giderlerinin karşılanması için arttırılan vergilerden halk bizar olur. Bu yaşama isyan edenler, düşünürler ve topluma gerçekleri söyleyenler toplanır ve Bastil hapishanesine kapatılırlar. İsyan daha da şiddetlenir.

Artan bu isyan 14 Temmuz 1789 da Bastil hapishanesinin basılmasına kadar devam eder ve 1792 yılında Fransa’da Cumhuriyet ilan edilir. 1793 de Kral XVI Louis’in dış güçlerle işbirliği yaptığı iddiası ile vatana ihanetten idam edilir. Aynı sene vatana ihanetten Marie Antoinette de  giyotinde idam edilir. Bir kraliçe için hazin bir son.. Bu hazin sonu halkın ekmek bulamadığı tarihlerde sarf ettiği sözlere bağlı olarak idam edildiği söylense de, buna inanmak zordur.  Ancak toplumun bazı hassas konuları vardır. Çocuğuna ekmek bulamıyorsa bir anne veya baba, gözleri hiçbir şeyi görmez ve saldırır. Bıçak kemiğe dayandığı noktada toplumun nasıl tepki vereceğini kimse kestiremez. Hele toplumu koyun olarak düşünürseniz bir yerde, olmadığını anladığınızda vakit geçmiş olduğunu acı bedelle ödersiniz.

Çok kritik bir evreden geçmekteyiz. İnsanlar sokaklara çıkamamakta, ihtiyaçlarını temin etmekte zorlanmakta. Binlerce işletme kapılarına kilit vurmuş, işsizlik tavanı da aşmış durumda. Evine ekmek bile götürmekte halk zorlanmaktadır. Bunun ötesinde insanlar sokakta yürürken maske takmak mecburiyeti, yönetim tarafından kural olarak konuldu. Buraya kadar her şey güzel. Ancak maske bulmakta insanlar zorlanmakta. Bir lira bile etmeyen bir bez parçasını topluma dağıtmakta başarısız olan yönetim, Belediyelerin bu görevi yapmaya kalkmasına yasak getirmesi, ne kadar mantıksız olduğunu düşünmekteyim. Maske satışını yasaklamak, aptalca davranış, halkın maskeye ulaşmasını kolaylaştıracak yöntemler bulmak önemlidir. Evlere, benim vergilerimle alınan kolonyanın, kendi ismi yazılı poşetlerle Sarayın göndermesi, halk maskeye muhtaç iken, dış ülkelere uçaklarla maske gönderilmesi, hangi mantıktır, anlamakta güçlük çekmekteyim. Hani ekmek bulamıyorsa işçi, gitsin pasta yesin anlamında bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

 

Ayran yok içmeye