Sevgi en büyük güçtür
Genç adam yeni evlendiği eşine bir sürpriz yaptı. Ona çok güzel bir deniz yolculuğu ayarladı. Hem böylelikle balayını da denizde geçirmiş olacaklardı. Eşi bunu öğrenince adamın boynuna sarıldı. Kadın denizi çok seviyordu. 10 günlük deniz yolculuğu kendisine çok iyi gelecekti. Geminin en lüks odasına yerleştiler. Hava günlük güneşlik idi. Yolculuk başladı. Gemide servis harikaydı. Yemekler, içecekler özel seçilmişti. Güzel geçen bir gündüzden sonra akşam oldu. Gece yarısı bir fırtına kopuverdi. Fırtına koca gemiyi bir beşik gibi sallıyordu. Bütün yolcular telaş içinde düşmemek için sağa sola tutunuyorlardı. Ağlayanlar, bağıranlar, dua edenler, tövbe edenler her tarafta idi. Sadece genç adam köşesine çekilmiş sessizce oturuyordu. Genç adam sanki bu fırtınayı yaşamıyordu. Korkudan tir tir titreyen taze gelin genç adama “Nasıl bu kadar sakinsin” dedi. “Nasıl oluyor da hiç istifini bozmuyorsun? Sen nasıl bir insansın? Hayatımızın hiç mi kıymeti yok? Belki 5 dakika sonra öleceğiz. Her dakika ölüme bir adım daha yaklaşıyoruz. Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?”. Genç adam gülümsedi. Ayağa kalktı ve kılıcını çekip eşinin boğazına dayadı. “Kılıcım boğazında, korkuyor musun? Hayatının benim kılıcım yüzünden tehlikede olduğunu düşünüyor musun?” diye sordu. Gelin hanım gülmeye başladı. “Bu aptallık da nerden çıktı?” dedi. “Senin kılıcından korkmam için hiçbir neden yok ki. Çünkü sana olan güvenim sonsuz…” Genç adam kılıcını kınına koyarken “Allah’a inandığımdan beri ona karşı aynı duygular içindeyim. Sevginin olduğu yerde korku olamaz. Ben kendimi varoluşa, akışa bıraktım. Sevdiğimin boynumu kılıçla kesmeyeceğinden eminim” dedi.
İşte gerçek dindarlık budur. Gerçek dindarlık varoluşa kendini bırakmaktır. Yapılan bir araştırmada Allah’a inandığını söyleyen insanların yüzde 92’sinin yaratıcıya güvenmediği ortaya çıkmış. Yani inandığını söyleyen insanların sadece yüzde 8’i yaratıcıya güveniyor. Seven güvenir. Kendini varoluşa bırakan hiçbir şeyden tasalanmaz, kaygılanmaz. Sonunda selamete ereceğini bilir. İnandığını söylüyor ama oğlunu işe koymak için torpil arıyor. Evindeki çatal kaşığına kadar kasko yaptırıyor. Kendini varoluşa bırakan kişinin dini inancının olup olmaması önemli değildir. Bir ateist de kendini varoluşa bırakabiliyorsa dindardır. Sevgi ışık gibidir. Işığın olduğu yerde karanlık olmaz. İşte korku sevginin yokluğunda ortaya çıkar. İçinizde korku varsa onu sevgiyle değiştirin. Bilincin bir kapısından sevgi girerken diğer kapısından korku çıkar. Sevmek güvenmeyi gerektirir. Korktuğunuz birisine güvenemezsiniz. Sizi çocukken yukarı atan babanıza güvendiğiniz için kahkahalarla gülersiniz. Eğer arada sevgi olmasaydı yukarı atılmanız sizin için bir işkence olurdu. “Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler” diyen İbrahim Hakkı gibi dervişler tamamen teslim olmuşlardır. Teslimiyet huzuru getirir.