Eğitim sınav değil! Eğitim, insan, doğa, yaşam!
Eğitim veya eğitimli bireyler dendiğinde; araştırma, muhakeme etme, inceleme, sorgulama yönleri gelişkin; özgür ve bilimsel düşüncede kararlı; kültür, birikim sahibi; çağa ve yeni taleplere yanıt olabilen; evrenin varoluşunu ve gelişimini; araştırma, inceleme, gözlem ve tarihi deneyimlerle açıklayabilen kişi veya grupları anlamaktayız. Onun için eğitime yatırım; bilime, teknolojiye, geleceğe, insana ve insani değerlere yatırım olarak anlamaktayız.
Günümüzde ise eğitim sistemleriyle, tüm bireylerin özellik, farklılık, üretkenlik, özgün yetenekleri, etkileri tek şablona oturtulmuş veya tek şablona sığdırılmaya çalışılıyor.
Eğitim alınır ve satılır bir hale getirildiğinden beri; eğitim, dört duvar arasına ve sabit bir müfredata dayandırılmış; doğadan, toplumsal gelişimlerden ve yaşamsal sorunlardan uzak; ezbere ve sınava dayalı kurumlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Ulusal ve küresel düzeyde eğitim kurumları, sınavlar için birer araç veya durak olarak görülmeye başlanmış haldeler. İlginç olan öğrenciler, veliler, öğretmenler, eğitim yöneticileri de eğitimi veya başarının sınav odaklı olduğuna inanmış (inandırılmış) haldeler.
Geçen haftaki yazıda, sınavların birer amaç ve neredeyse öğrencinin okul sürecindeki gelişim evrelerinin tamamının standart uygulanan sınav sonuçları ile belirlenir duruma geldiğiydi. Ve sadece “testmatik, sınavkolik” nesle dönüşen öğrenci profilinin hayattaki yansımasının ise hiç de iç açıcı olamayacağı sonucunu belirlemiştik.
Harvard Eğitim Enstitüsü’nde Profesör Daniel Koretz’in, eğitimde ölçme ve değerlendirme politikaları konusundaki kısa görüşlerine de yer vermeyi değerli bulmuştuk.
Daniel Koretz’in, ülkemizde (egitimpedia.com) ve uluslararası düzeyde test-sınavlar konusunda makalesi ve birde kitabı yayınlanmış bulunmaktadır. Daniel Koretz’in sınavlarla ilgili yayınladığı kitap, görüş, öneri, araştırma ve tespitleri hepimize katkı yapabilecek gibi görünmektedir.
Daniel Koretz, sınav sisteminin aslında başlı başına sorun teşkil etmediğini; sınav kavramının yanlış kullanımının esas problemin ana kaynağı olduğu tespitinde bulunuyor.
Koretz, testlerinin esas amacının eğitimi geliştirmek; iyi, doğru ve amaca uygun tasarlanmış sınavların, eğitimciye, eğitim ortamına, eğitim politikaların katkı sunacağını belirliyor. Daniel Koretz, testlerin eğitimi de ciddi iyileştirici ve geliştirici katkısını göz ardı etmiyor.
Daniel Koretz’e göre, son yıllarda bir kurumda sınav sonuçlarının öğrenme ve gelişme süreçlerindeki aşamaları yansıtmayacak şekilde şişirilmekte; Koretz, sınav sonuçlarının öğrencinin performans ile ilgi objektif, gerçekçi ve doğru verileri sağlamadığından, dert yanmaktadır. Bunun üzerine her öğrencinin yüksek not alma kaygısı ile beraber hem kendi içinden, hem de kendi dışındaki etkilerden bir baskı ile karşı karşıya kaldığını, bu baskı ile eğitimin kalitesinin ve niteliğinin düştüğüne dikkat çekmektedir.
Geçen haftaki yazıda bir çok veli, öğrenci ve eğitim çevresinin “öğrenmeye” harcanması gereken zamanın büyük kısmını sınav hazırlıkları ile heba ettiği tespitini de hatırlatmıştık. Buna ek olarak Daniel Koretz, “öğrencilerin matematik konusundaki bilgi ve becerilerini, bir testte sorulan küçük spesifik bir örneğe odaklanarak geliştiremezsiniz, bunu ancak onlara matematik öğreterek yapabilirsiniz,” demektedir.
Daniel Koretz’in eleştirilerinden biri de, yoğun ve tempolu sınavların ders anlatımının amaca ulaşmasını ve anlamlı öğrenme sürecine zarar verdiği konusundadır.
Uzman Daniel Koretz, yeni öğretmen modelinin bu sınav esaslı anlayışa göre yetiştirildiği görüşünde ve öğretmenlerin öğrencileri sınava hazırlamaya göre kendilerini yetiştirdiklerini ve öğretmenlerin en iyi ders anlatma şeklinin sınava hazırlamak olduğu inancı ile eğitildikleri konusunda tespitleri bulunmaktadır.
Öğretmenler ile ilgili olarak Koretz şöyle demektedir: “Öyleyse dürüst olalım, eğer öğretmenlerin kötü sınav hazırlığını bırakmalarını istiyorsak, onların karşı karşıya olduğu teşvik ve kısıtlama tedbirlerini değiştirmek zorundayız.”
Koretz’in değerlendirmeleri ışığında şu sonuçları varabiliriz: Biz eğitimciler, eğitim bileşenleri, eğitim sahasında olanlar ve eğitim uzmanları biliyoruz ki, sınavları eğitimin temel amacı haline getirmek; çocukları sadece sınava hazırlamak ve sınav sonuçlarını yükseltmek için çok fazla güç ve efor sarf etmek; öğrencilerin okul ve derste öğrenimini, gelişimini baltalanma ile sınırlı kalınmayacak. Bu durumda öğrenci verimi, düzeyi, gelişimi, performansıyla ilgili gerçekçi olmayan ve istenmeyen sonuçlar aramaya çalışacağız.
Eğitimin sınav veya meslek edinme merkezli olmaması gerektiği sürekli vurgulanmalı, hatırlanması sağlanmalı, bilince çıkartılmalıdır. Eğitim, yaşam, doğa, canlı merkezli; sevgi, saygı, dostluk, empati, sempati, demokrasi, hoşgörü, eşitlik, adalet ve bilimin değerlerini esas alan ilke, anlayış, proğram ve perspektifle “insan yetiştirme sahası” olarak görülmek zorundadır. Eğitim, gülen, neşelenebilen, mutlu olmayı becerebilen, işbirliğine açık, tebessüm eden, iyilik, heyecan ve istek dolu bir nesle (geleceğe) hizmet etmeli.
Eğitim, sınav değil, eğitim, insan, doğa, yaşam. Eğitim, iyi, doğru, gerçek olandır.
Yararlanılan Kaynaklar:
1) https://www.gse.harvard.edu/news/uk/17/11/when-testing-takes-over(egitimpedia.com)
2) Eğitim Sen Yayınları
3) Havadis (/www.havadiskibris.com)
4) Daniel Koretz göüşleri (Harvard Eğitim Enstitüsü Profesörü)