Çocuklarımız ve öğrencilerimiz neden mutsuz?(2)

YAYINLAMA: 24 Şubat 2021 / 19.25 | GÜNCELLEME: 25 Şubat 2021 / 17.37

Bilge insanlara  göre, “Tek başına değil, toplumsal mutluluktur esas olan.” Bir diğer tespit ise “sen ne isen, çocuğun da o dur.”  Buradan hareketle son yıllarda özellikle çocuk ve öğrencilerle ilgili mutluluk raporlarına (tablolarına) geçelim:

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF)  2020 yılında bir rapor yayımladı: Etki Dünyası-Zengin Ülkelerde Çocukların Refahını Ne Şekillendiriyor” Raporu)

 Türkiye’nin de içinde olduğu 41 ülkede çocukların memnuniyeti ile ilgili araştırma gerçekleştirildi. (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü ile (OECD) işbirliği içinde olan 41 ülke). Bu raporlar ulusal basın, yayın kuruluşlarının çoğunda mevcuttur. Çoğumuz kendi cephemizden veya alanımız gereği okumuş ve analizler gerçekleştirmişizdir. Raporun tümü bugün gündemimiz olmayacak.

Rapora göre: “Türkiye yaşam memnuniyetinde son sırada ve obezitede 16. sırada yer aldı.” 

Hatırlatmakta fayda var, OECD mutluluğu üç kategori altında değerlendiriyor:  Zihinsel memnuniyet,  fiziksel sağlık ve beceriler.

Çocukların mutluluklarını ölçmede kullanılan değişkenlere bakıldığında, Türkiye yüzde 53 ile sonuncu, Hollanda’nın ise yüzde 90 ile birinci sırada yer aldığı görülmektedir.

Rapor sonuçlarına göz atıldığında açıkça görülecektir ki, bu ülkelerin hemen hemen yarısında “çocukların yüzde 20’si yoksulluk içinde” yaşıyormuş.

Çarpıcı bir şey ise Türkiye, Romanya ve İsrail’de çocukların yoksulluk oranı yüzde 30’dan fazlaymış. Yoksullaşmaya bağlı olarak çocukların “depresyon geçirme ve aşırı kilolu olma riskinin” daha yüksek olduğu, raporda tespit edilen başlıklardan biriymiş.

PİSA 2015 değerlendirme raporlarına da göz atmakta yarar var. OECD'nin uluslararası öğrenci değerlendirme programı PISA 2015 araştırmasına göre, 72 ülkeden 540 bin öğrenci çalışmaya dahil edilmiş. Bu çalışmaların sonucunda, en mutsuz öğrencilerin Türkiye'de olduğu tespit edilmiş.

PISA verilerine göre, hayatından memnun olmayanların ortalama oranı yüzde 11,8 iken, Türkiye’de 15 yaş düzeyindeki öğrencilerin memnuniyetsizlik oranı 28.6. Yine OECD memnuniyetlik ortalaması yüzde 34 iken, Türkiye’de hayatından memnun olduğunu söyleyen öğrenci ortalaması ise 26.3. Yani çocuklarımız, öğrencilerimiz mutsuzlukta başta, memnuniyette ise OECD ortalamasının gerisinde kalmışlardır.

PİSA verilerinin bir diğer belirlemesi ise, Türkiye’deki öğrencilerin kaygı ortalamasının da hayli yüksek olması ile ilgilidir.

Rapora göre, ‘Sınava iyi hazırlanmasına rağmen çok kaygı duyduğunu’ söyleyen öğrenci oranı 58.8 ve “ders çalışırken stres yaşadığını” belirten öğrencilerin oranı ise yüzde 56 olduğuymuş.

Yani ülkemizdeki öğrencilere rutin olarak dayatılan sınav, sürekli ders çalışmanın çocukların kişilik şekillenmesinde ve tahribatındaki etkiyi bu raporla okumak mümkün. Eğitimcilerin, anne babaların, eğitim sistemi düzenleyicilerinin oturup şapkayı önüne koymalarının zamanı çoktan gelmişte geçmiş.

Raporlar bize üç kategorinin, çocuğun dünyasının şekillenmesinde önemli rol oynadığı belirliyor: Büyük dünya ekonomisinden çevresine, ailesinden sağlığına kadar “çocuğun etrafındaki dünyayı” belirliyor.

Çocuğun şekillenmesindeki bir çok etkene raporda değinilmektedir. Rapora göre: Çocuğun yaşadığı çevre, okulu, komşuları, ev halkı, ekonomik kaynakları, gittiği okulun çevresi, edindiği arkadaş ortamı, şiddet dili, şahit olduğu şiddet ortamları, ayrıştırıcı yaklaşımlar,  yaşadığı ekonomik, sosyal ve kültürel etkenler ve iş imkanlarına  kadar bir çok etmen çocuğun şekillenmesinde etkin rol almaktadırlar.

Bunların dışında, çocuğun dünyasına ve seviyesine uygun ortamların sağlanması; gelişim için gerekli ihtiyaçları giderilmesi ve yine çocuğun psikolojik, sosyal süreçlerine uygun ortamların  karşılanıp/karşılanmamasının, çocuğun şekillenmesinde doğrudan rol aldığı bilinmektedir. Çocuğu, arkadaş, çevre ve aile ilişkilerini şekillendirdiği gibi oyun, öğrenme ve sosyalleşme gibi aktivitelerin de çocuğa kişilik kattığına PİSA raporlarında ayrıca yer verilmiştir.

Çocuk ile ilgili olan önlem, tedbir, imkan sunma, etkileşimler, eğitim politikaları, toplumsal öncellikler, sosyalleşme avantajları, kültürel düzey, eşitlik duygusu, hümanist, evrensel ve insan merkezli değerlerin öne çıkarılıp/çıkarılmamasının, çocukların zihinsel ve fiziksel mutluluğunu ve becerilerini etkilediği aşikardır. Bunlar OECD’nin PİSA raporlarında da yerlerini almıştır.

Veli, eğitimci, anne-baba, siyasetçiler, psikologlar, sosyologlar, ekonomistler, tarih araştırmacıları yani hepimiz  çocukların düzeylerine uygun koşullar sağlandığında; çocukların çocukluklarını yaşayabileceklerini; ezbere biliyoruz ve söylüyoruz. Ama uluslararası UNICEF, OECD, PİSA raporları bildiğimizi veya yapmamız gerekenleri yaptığımızı doğrulamıyor.

O zaman anne baba, veli, eğitim bileşenleri, eğitim politikaları, eğitim uygulamaları, okullaşma, müfredat, ders ve kitap içerikleri dahil sorgulanması ve geliştirilmesi gereken esası belirlemek, buradan yola çıkmaktan başka ufuk gözükmüyor.

Agata Christie, “Hayattaki en büyük şanslardan biri, mutlu bir çocukluk geçirmektir” demektedir.

Bırakalım, çocukları, çocukluklarını yaşasınlar, çocuklar çocuk olsun. Kinden, öfkeden, nefret, bencilik, güçlü olmaktan, ayrımcılık ve egolarımızdan çocukları uzak tutalım.

 “Mutlu çocuk, mutlu toplum” şiarı ile çocukları kendimize model alalım. Çocukların, “Doğruluk, iyilik, saygı, hoşgörü, işbirliği, dayanışma, adalet, eşitlik, özgürlükçü” yanlarını kendimize katmanın vakti geldi de geçmedi mi?

 

Kaynaklar:

1) medyascope tv, t24, euronews.com, ntv.com.tr

 2) https://www.powerofpositivity.com/researchers-reveal-10-things-make-kids-happier/

 3)UNİCEF 2020 raporları(“Etki Dünyası – Zengin Ülkelerde Çocukların Refahını Ne Şekillendiriyor”)

4) OECD PİSA 2015 raporları.

Çocuklarımız ve öğrencilerimiz neden mutsuz?(2)