Havlama, mivaylama, ötme üzerine...

YAYINLAMA: 27 Haziran 2012 / 20.00 | GÜNCELLEME: 27 Haziran 2012 / 20.00

Bir Ortadoğu şehri olan Gaziantep’i tasvir eden, tanımlayan bundan daha güzel bir fıkra duymadım şimdiye kadar.
Hikaye Beyrut’ta geçiyor! Ama Hama, Humus, Halep, Antep’te de olabilirdi!..
                                                 ***
Hollywoodlu Miki Fare Beyrut’a gitmiş. Sokakta gezerken kediye rastlamış. Kaçmaya başlamış. Tam yakalanacakken bir delik bulup sığınmış. Oturduğu yerden kedinin pençelerini görebiliyormuş. Epeyce kedinin gitmesini beklemiş.
Bir süre sonra bir havlama sesi duymuş. Kedi ortadan kaybolmuş. Miki de kafasını deliğinden uzatmış. Kimseyi görmeyince dışarı çıkmış. Çıkar çıkmaz da köşede saklanan kedinin pençesine düşmüş. Can havliyle çırpınırken sormuş:“Ama ben bir köpek sesi duydum. Sen korkup gittin sandım.”
Havlama taklidi yaparak gülmüş kedi:“Burası sizin Hollywood’a benzemez ufaklık... Burası Ortadoğu! Burada hayatta kalmak için çok dil bilmek zorundasın.”
                                                     ***
Bu fıkrayı Ortadoğu’da büyükelçilik yapmış bir diplomattan dinlemiş Can Dündar.
Bayıldım bu fıkraya…
Ne fıkrası, bu düpedüz hayatın gerçeği, ta kendisi!
Biz Gaziantep’te böyle bir atmosferde yaşıyoruz, yaşamımızın özü bu!
Bu şehirde havlamasını bilmezsen sana hayat şansı tanımazlar. Tabii miyavlamasını da biliyorsan, yırttın gitti demektir. Hele bir de kuş gibi ötersen, işte o zaman seni kimse tutamaz, önce çok zengin olursun, sonra da büyük adam!..
İstanbul’dan Gaziantep’e dönen bir ceza avukatı bir-iki gün önce şöyle diyordu:
“Burası dürüst ve namuslu insanlar için tam bir bataklık!
Yasa dışı ve kayıt dışılar içinse bir cennet!”



Doğulu mantalitesi

İran iyice köşeye sıkıştırılıyor.
Asya’daki dördüncü büyük ekonomi olan Güney Kore, bölgedeki en büyük İran petrolü ithalatçılarından biri. 1 Temmuz’dan itibaren İran’dan petrol ithalatını durduracağını açıkladı. İhtiyacının büyük bölümünü Kuveyt, Katar ve Irak gibi ülkelerden sağlayacak.
İran’ın petrol ihracatına darbe vurmak amacıyla AB ve ABD tarafından uygulanan yaptırımlar arasında, İran petrolü taşıyan gemilerin sigorta edilmesini engelleyen karar da bulunuyor. Ticari gemiler kaza, yaralanma, çevreye verilen zarar gibi nedenlerle sigortalanmak zorunda. Bu tür sigortaları yapan şirketlerin büyük bölümü AB ülkelerinde bulunuyor.
Reuters haber ajansının bildirdiğine göre, Hindistan ve Çin, gemiyle taşıma ve sigorta işini İran’ın kendisinin çözmesini istedi. Japonya ise İran’dan petrol taşıyan gemiler için ‘ülkeye özgü garanti’ uygulamasını getirecek.
                                                              ***
ABD ve AB, İran’ın nükleer programını engellemek amacıyla en önemli gelir kaynaklarından biri olan petrolü tehdit unsuru olarak kullanıyor. Güney Kore ilk kopan ülke olurken, diğerleri de mecburen kopacak. Yani, ambargo başarılı olmaya başladı. Gerginlik de haliyle tırmanıyor.
İran, bir taraftan petrolle uğraşırken, diğer taraftan da Suriye’den koparılmak isteniyor!
                                                              ****
Dünya petrol rezervinin (bilinen ve kanıtlanmış) yüzde 48.1’i bu bölgede.
4-5 ülke birlik olabilse, çok değil birazcık akıllı hareket edebilseler bütün dünyayı tir tir titretebilecekler.
Ama gerçekte tam tersi, iki rezilden biri kendileri!
Ülkeleri işgal ediliyor, insanları katlediliyor, hiçbir şey yapamıyorlar. Ambargo altında inim inim inliyorlar, savurdukları tehdidi kimse umursamıyor bile. Krallar, fieyhler, Emirler rahatları bozulmasın, haremleri ellerinden alınmasın diye boyunduruk altına girmekten çekinmiyorlar.
                                                                 ***
Aslında bunların hepsinin ortak bir derdi var: Lider ben olayım!..
Bundan asla taviz vermedikleri için parçalanmış görüntülerinden Batı’lı devletler yararlanıyor!
Böyle diyorum da biz Antepli olarak değişik miyiz?
Başkan olabilmek için, derneği, odayı ele geçirebilmek uğruna Antepliler’in neler yaptıklarını bilmeyen var mı?
Bu bölgenin karakteri böyle!

Havlama, mivaylama, ötme üzerine...