Hesap-kitap sorma zamanı

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Futboldan fazla bir anlamışlığınız olmasa bile, sektörde dönen denetimsiz para her insanı rahatsız edecek düzeyde.
Spor ekonomisti Tuğrul Aşkar’ın geçtiğimiz mart ayında TBMM Araştırma Komisyonu’na sunduğu rapor çok ilginç.
Bu rapora göre, dört büyük futbol kulübünün kasasına yılda 622 milyon giriyormuş, bu gelirin 400 milyonu futbola harcanıyormuş, kalan 200 milyonun hesabı bilinmiyormuş.
Bu kadar paranın döndüğü bir sektörün bu kadar denetimsiz olması ne kadar korkunç.
Futbol kulüpleri adeta yönetenlerin çiftliği haline gelmiş.
Herhalde bu aşamadan sonra yapılacak bir düzenleme ile ilk iş olarak, “Beyler, getirin bakalım şu hesap kitabı” demek olacaktır.

Geçenlerde dostlarımızla, Aziz Yıldırım ve eski RTÜK Başkanı Zahit Akman’ın gözaltına alınma sürecini tartışırken, ben nedeni ne olursa olsun, gelinen noktayı olumlu değerlendirdiğimi söyledim.
Ama dostlarımız benim kadar iyimser değildi, onlara göre tüm bunlar iki-üç ay önce de biliniyordu.
Bunların seçimden önce de farkında olan AKP neden operasyonları seçimden sonraya sarkıtmıştı?
Belli ki gündem değiştirmek istiyordu.
***
Gelişmelerden memnunlardı ama, sonuca gidileceğınden umutsuz olduklarını söyleyerek, meseleye temkinli yaklaşıyorlardı.
Önceki akşam Aziz Yıldırım’ın tutuklanmasının ardından Fenerbahçe taraftarlarının infialini görünce, işin seçimden sonraya bırakılmış olmasının özellikle AKP açısından çok isabetli olduğunu düşündüm.
***
Gece bültenini izlerken, ekrana düşen son dakika gelişmesinde Zahit Akman’ın da tutuklandığını öğrendiğimde, arkadaşımın seçimin ardından peşpeşe gelen bu operasyonların, AKP’nin kamburlardan kurtulma harekatı olduğu şeklindeki sözleri geldi aklıma.
Harekatın amacı ne olursa olsun, kamu vicdanında suçlu olarak algılanan kişilerin hukuk önünde hesap verme pozisyonuna gelmiş olduğunu görmek insanda kısa bir süreliğine de olsa yok canım her şey o kadar da kötü değil galiba iyimserliği yaratıyor.
***
Aşkar’ın raporuna gore, futbol kulüpleri son beş yılda yaptıkları transfer harcamalarında 226 milyon avro açık vermiş.
Üzerinde dikkatle durulması gereken bir başka nokta ise, hiçbir kulübün kurumsal yönetllmediği, başkanlık sisteminin çok güçlü ve Türkiye’de futbolun halen çok önemli bir nüfuz oluşturma aracı olması.
Başka bir ifade ile, devletin bir sektör karşısında bu kadar acz içinde bulunması. Bir sektörün her bakımdan bu kadar başıboş bırakılması.
***
Denetimsizlik ve başına buyrukluk o kadar had safhaya çıkmış ki hukukun falan esamesi okunmuyor. Suçmuş, cezaymış takan yok!
Hangi sektörü bu kadar kendi keyfine bıraksanız, geleceği nokta budur.
Kulüp başkanı olarak astıkları astık, kestikleri kestik, kendini yarı tanrı mertebesine yükselmiş gibi hisseden adamlar bir anda tüm güçlerini kaybedip, bizim gibi sıradan faniler haline gelirler.
***
Bu tür adamların elinden silah ve paranın yarattığı içi kof sanal gücü aldığınız anda, bir külçe gibi yığılıp kalırlar.
Memleketi kurtarma, koruma-kollama iddiasındaki koca koca paşaları ve generalleri hatırlarsınız. İki saatlik sorguya dayanamayıp çöküverdiler oldukları yere, hayatları boyunca hiç hesap vermeye alışmadıkları için, kalpleri dayanmadı bu sürece.
Daha bir süre önce yanındaki diğer kulübün başkanına “Seni evinden aldırırım” diye meydan okuyan Aziz Yıldırım da ilk günden kendini bırakıverdi. Şekerdi, tansiyondu, kalpti derken sorgusu ancak bir haftada tamamlanabildi.
O da anladı ki hesap vermek, başkalarını evinden aldırmaya benzemiyormuş!



Hesap-kitap sorma zamanı