Çağımızın hastalığı

YAYINLAMA: 28 Eylül 2021 / 19.39 | GÜNCELLEME: 28 Eylül 2021 / 19.39

Ufacık bir ekrandan gündemi takip edip her şeyi bildiğimizi düşündüren bir çabamız var artık. Her konuda bir fikir sahibiyiz ve her şeyi biliyoruz. Teknolojinin gelişimi ile birlikte sosyal medyanın bir parçası olduk. Bu durum bizi ideolojik anlamda zor olan ve uygulaması da bir o kadar sıkıntılı olan bir yalnızlığa itiyor. Bu yalnızlıktan kurtulabilmenin yolu olarak da sosyal medyayı görüyoruz. Bu şekilde bir varlık gösterebiliyoruz.

Aslında bana sorarsanız her şeyi bilmemize de gerek yok. İnsan fıtridir ve doğası gereği her şeyi bilemez. Ama biz ısrarla bilgi efeliği yapmaya devam ediyoruz. Bu da bizi çağımızın bir hastalığı olan kibir ve enaniyetin bir parçası yapıyor. Bu iki kavramın çağımızda birçok hastalıktan daha çok can kaybına neden olduğunu göremiyoruz. Kırıyoruz, incitiyoruz ve çalıyoruz.

Türkiye de kitap okuma oranı yüzde üç gibi komik rakamlardayken insanlarımızın her konuda ciddi anlamda fikirlerinin olması çok daha komik ve vahim bir durum. Peki sırf konuşma yeteneğine sahip oldukları için insanlar kendilerine ait bir fikirlerinin olduğunu düşündüren ne? Kocaman bir yalnızlık! Bir insanın bir fikir sahibi olabilmesi için o fikri inşa edebilecek düşüncelere de sahip olması gerekiyor. Ne bir fikrimiz ne de o fikri inşa edebilecek düşüncelerimiz var. Bu bizi ait olduğumuz ve içinde korkarak yaşadığımız yalnızlıktan kurtarmak için söylediğimiz kifayetsiz sözler aslında, fikir bile değiller.

Aslında biz bir şey bilmiyor ezberden konuşuyor, radikalleşiyoruz. Başkalarının ortaya attığı düşünceleri ütopik bile olsa sahipleniyor ve o düşüncenin fanatiği oluyoruz. Bu şekilde varlık göstermeye, ben de buradayım demeye çalışıyoruz. Korona çağımızın hastalığı değil asıl hastalık bir şey bildiğimizi zannetmek ve buna trajikomik bir şekilde kendimiz inandırmış olmak.

Çağımızın hastalığı