AYNA AYNA SÖYLE BANA

YAYINLAMA: 05 Ocak 2022 / 16.17 | GÜNCELLEME: 05 Ocak 2022 / 16.17

Çocukluğumda okuduğum bazı kitaplarda kendimi hikayenin içinde görür, kaybeder giderdim. Kanımca çocukken hayal dünyam çok genişti. Çok nadir de olsa gittiğimiz sinemada filmin içindeki bir rolde kendimi bulurdum. Seyretmeye gittiğimiz filmler döğüşlü, vurdulu ve kırdılı konular olmazdı. Çizgi filmler pek moda değildi. Hani Walt Disney’in ürettiği filmleri çocukluğumda pek hatırlamamaktayım. Ortaokulda yatılı okurken Kayseri Tayyare fabrikasına gelen Amerikalılar, yanlarında olan filmi bizim okula getirirlerdi. Biz de seyrederdik. Hangi filmleri seyrettik hatırlamıyorum, ancak seyrettiğimiz filmler, ülkemizde gösterilmemiş olanlardı. 

1940’lı yılların sonlarında, insanlar eğlenmeye, akşamları sinemaya gitmeye başlamışlardı. 2. Dünya Savaşı sürecinde çocukluğumu hatırlarım, geceleri bazen sirenler çalar, herkes evlerine girer, pencerelere siyah perde çekerlerdi. Bir de Etimesgut’taki hava alanından gökyüzüne dost olmayan uçak arama adına, projektör tutarlardı. Bu ışıldaklardan birkaç tanesi Etimesgut Havaalanı Müzesi’nde sergilenmektedir. O tarihlerde Ankara’da gece eğlencesi yok denecek kadar azdı.

Daha sonraları bir yerlerde okumuştum. Ankara’da hem İstiklal Harbi sürecinde hem de 2. Dünya Savaşı sürecinde başkentin Ankara’dan başka bir şehre taşınması üzerine milletvekillerinin tartıştığını okumuştum. Bu süreçte birçok Anadolu şehri gündeme gelmiş. En önemlisi Ankara’nın nasıl korunacağı? Kayseri‘ye taşınırsa Kayseri’nin nasıl korunacağı? Bir de Kayseri yerine Develi’ye taşınması bile konuşulmuş. 

2013 yılında Hacettepe Üniversitesi hocalarından Doç. Gönül Güneş Hanım’ın, başkentle ilgili yayınlanan araştırması, birçok konuya ışık tutmakta. Hatta İstiklal Harbi sürecinde de, başkent Ankara’nın başka bir şehre taşınması gündeme gelmiş, Kayseri ilk akla gelen şehir olmuş. Konya, Kastamonu hatta Sivas’a bile başkentin taşınması, alternatif olarak konu edilmiş.

Bu şehirler konuşulurken hiçbir zaman Rize veya Trabzon şehirleri akla gelmemiş. Hani belki Karadeniz’e kıyısı olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nden çekindiklerinden mi bilinmez, Türkiye Büyük Millet Meclisi kulislerinde hiç mi hiç RİZE veyahut TRABZON ismi geçmemiş. 

1921 senesinin yaz aylarında tartışılan bu konu, Ankara’da ağızdan ağıza dedikoduların yayılmaya başlamasına neden olmuş. 23 Temmuz 1921 tarihindeki Meclis oturumunda Erzurum Mebusu Mustafa Durak Bey kürsüye gelerek çok dokunaklı bir konuşma yapmış. 

Meclis kayıtlarındaki konuşma ibret verici: 

‘Efendiler! Dün ben aşağıya inmemiştim. Bağlara tuhaf tuhaf haberler geldi: ‘İşte Mecliste toplandılar; karar almışlar Meclis kaçıyormuş, Mebuslar kaçıyormuş’ gibi tuhaf tuhaf sözler işittim. Şehre geldim; birçok yerlerle temas ettim. Maneviyatları gerçekten kırıktır. Bendeniz böyle demiyorum, bendeniz diyorum ki: Ordu kendisine serbest bir program çizsin. Biz müdahale etmeyelim. Ordu şehir bekçisi değil, ordu istiklal bekçisidir. İkinci meseleye gelince Büyük Millet Meclisi buradan gitmemelidir.’  

Meclis kürsüsünden yapılan bu konuşma ile maneviyat bulan milletvekilleri ve Kuvayı Milliye yöneticilerinin dirençleri artmış, maneviyatlarının güçlenmiş olduğu belirtilmekte. Mustafa Durak Bey’in yürekli konuşması ile başkentin taşınmasının gündemden çıkmış olduğunu bilmekteyiz. 

Nerede ve hangi yıl seyrettiğimi bilmemekle birlikte çocukken ‘Pamuk Prenses ve 7 Cüceler’ isimli bir film seyrettiğimi hatırlamaktayım. Memleketin birinde bir kral varmış. Kocaman bir sarayda otururmuş. Güzel bir eşi, bir de dünya güzeli kızı ‘Pamuk Prenses’ varmış. Bir gün Kralın eşi ölmüş. Kral yeniden evlenmiş. Ancak yeni Kraliçe çok kötü ruhluymuş. Kralın koskocaman sarayında sihirli bir ayna varmış. Her gün, kötü ruhlu Kraliçe, aynanın karşına geçip sorarmış ‘Ayna Ayna Söyle Bana, Var mı Benden Güzeli bu Dünyada?’ dermiş. Masal bu ya ayna dile gelmiş: ‘Senden Daha Güzel Pamuk Prenses Var’ demiş. Bunu duyan Kraliçe, Pamuk Prensesi ortadan kaldırmak istemiş. Sonrasını hepimiz bilmekteyiz. 

2021 yılında ülkemizin toplam ihracatı yüzde 24.8 artarak 225.3 milyar dolara ulaşırken, ithalat da yüzde 29.15 artarak toplam 283.3 milyar dolara ulaşmış. Aradaki açığın gittikçe büyümekte olduğu bir gerçek. Bugünlerde ülkemizde birisinin koskocaman sarayda aynanın karşısına geçerek: ‘Ayna Ayna Söyle Bana, Ülkemin İhracatı Tavan Yapıyor, Var mı Benden Daha İyi Ekonomiyi Bilen?’ cümleleri ile her gün sorduğunu izliyoruz. Birisi çıkıp hocaların hocası Korkut Boratav’ın var olduğunu anlatsın, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

AYNA AYNA SÖYLE BANA