Polis olayını hafife almayın!

YAYINLAMA: 29 Temmuz 2012 / 20.00 | GÜNCELLEME: 29 Temmuz 2012 / 20.00

Polisle ilgili gazetelerde o kadar çok olumsuz haber çıkıyor ki, inanın insanı bezdiriyor!

Çoğu zaman polislerin yaptıklarının yanına kar kalması hem çok üzücü, hem de düşündürücü.

Ama geçen gün Hatay’ın Dörtyol Emniyeti’nde akıllara durgunluk veren olay bence skandalın da ötesinde demokratik rejimi tehdit eden unsur ve izler taşıyor.

Polisten yaralı olanlar sevinmiş olabilirler. Ama olay gerçekten çok tehlikeli.

Bu eylemi aynen böyle başka kim yapabilirdi? Hafızanızı zorlayın!

Saddam’ın oğlu yapabilirdi, Kaddafi’nin oğlu yapabilirdi! Onlara da doğrusu yakışırdı. Ama başlarına gelenleri ayrıntıları ile biliyoruz.

                                                                              ***

Ben AK Parti Gençlik Kolları Başkanı, polis kantinini işleten Ömer Uzun ve Hatay Milletvekili Bayram Türkoğlu’nun oğlu İstemi Kağan Türkoğlu haksız veya haklı demiyorum.

Tutanakların hepsini okudum. Ama okuduklarıma hiç inanmadım. Bence iki taraf da tam doğruyu konuşmuyor!

Benim itirazım, olayın meydana geliş tarzına...

Hangimiz cesaret edip emniyeti basıp, polisleri tehdit edebiliriz?

Ama milletvekili çocuğu olunca bu cesaret doğal olarak geliyor, öyle mi?

                                                                                              ***

Daha da vahimi, komiser yardımcısının önce açığa alınıp sonra iddiaya göre çoluk çocuğu var diye milletvekili tarafından Hatay’ın başka bir ilçesine gönderilmesine tavassut edilmesi.

İnanılır gibi değil! Zaten Gaziantep Milletvekili, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik hemen bütün olan biteni eleştirdi, “Bu bizim tarzımız değil” dedi.

                                               ***

Bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yok!

Bütün güvenlik görevlilerini yanyana sıralayacaksın, ellerine birer numara vereceksin ve genç, toy bir delikanlıya, “Hangisini seçersin” diye ikramda bulunacaksın!

Güvenlik birimlerini böyle horlayarak, küçük düşürürerek yapılan her ne olursa olsun çok yanlıştır ve mutlaka ters teper.

Demokratik ülkelerde bu görüntülerin sonunda milletvekili istifaya davet edilir.

                                                                              ***

Sonuç ve özet: Polis yaptığı hatanın nasıl bedelini ödemiyorsa, ödememeyi alışkanlık haline getirdiyse, devlet ve yargı arkasında duruyorsa, milletvekilinin de neden olduğu bu rezaletin üzeri büyük ihtimalle örtülecektir.

Böylece aradaki sevgisizlik daha da büyüyecektir.

Nitekim dün İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in bu konu ile ilgili söyledikleri benim öngörümü haklı çıkarıyor!

"Geniş açıdan bakın. Çözeriz, çözülür. Başka sıkıntı olmasın."

 

 

 


 

 

Devletin daireleri

Gümrük ve Tekel Bakanı Hayati Yazıcı, habersiz gittiği Sarp Sınır Kapısı’nda 15 dakika araç kuyruğunda bekledikten sonra içeri giriyor.

Personel azlığından dolayı sıkıntı çekildiği iddia edilen bu gümrük kapısında incelemelerde bulunuyor.

Bir odanın kapısını açıyor, içerideki memur aldırmıyor bile çünkü önündeki bilgisayarda devletin çok önemli işlerini yapıyor!

Herhalde gürültü fazla gelmiş olmalı ki, birden kendine geliyor, ayağa fırlarken önündeki bilgisayarı da kapatmayı ihmal etmiyor. Ama Bakan Yazıcıoğlu yemiyor tabii! Ne yapsın, “Bir daha görmeyeyim” diyor.

Müdürün odasına giriyor, koltukta küçük bir çocuk. Bakan müdürün oğlu olduğunu farzederek, ailece orada olduklarını düşünerek, “Annen nerede oğlum” diyor.

Meğerse çocuk temizlikçinin oğluymuş, “Müdürcülük” oynuyormuş!

                                                               ***

Dün internette bunları okurken Şubat ayındaki Kozanlı Vergi Dairesi maceram aklıma geldi.

Bir dilekçe vermek için gitmiştim. Kayıt memuru Kabul etmedi, Osmanlı Subayı gibi sert emir cerdi: “Git, şef görsün!

Kadın şefe gittim, başını bile kaldırmadı, hiç oralı olmadı. Hani kadınların IQ’su (zekası) erkelerden çok daha yüksek diyorlar ya; adam yerine koymak istemedi galiba!

İnanmayacaksınız ama tam 15 dakika bekledim. Masanın arkasında o, önünde tek başıma ben, “Hanımefendi, lütfen şu dilekçeyi okur musunuz?” diye belki 5 defa tekrarladım.

Nihayet yüzüme baktı ve öyle zannediyorum ki, benim IQ’mun kendisinden fazla olduğunu anlamış olmalı ki dilekçeyi okudu ve “Olmaz!” dedi.

Ben IQ’mun fazlalığının verdiği rahatlıkla, “Olur, olur bal gibi olur! Almaya mecbursunuz” deyince itiraz etmedi ve imzaladı.

Yeniden sert subayın önünde en sevimli halimle kayıt etmesi için ricada bulundum.

Sesini çıkarmadı ama neredeyse bilgisayarı parçalayacaktı! Zavallı bilgisayar, memurun sert davranışları karşısında kırılmaktan zor kurtuldu!

Olayı biraz dramatize ettim ama bir gram bile mübalağa yok!

                                                               ***

Onun için Sarp Sınır Kapısı Gümrük Müdürlüğü veya Kozanlı Vergi Dairesi, inanın zerre kadar fark yok! Hepsi kaliteden yoksun! Herkes korktuğu için kimse sesini çıkarmıyor, onlar da ‘Ali kıran baş kesen’ gibi davranıyorlar.

Sevindirici bir not: Kozanlı’ya yeni bir müdür atandı. Genç ama tecrübeli, beyefendi bir insan izlenimi veriyor. Umarım dairesini de kendisi gibi yapmak başarısını gösterir.

 

 

 

Polis olayını hafife almayın!