Cumhurbaşkanı’nın mesajı

YAYINLAMA: 02 Ağustos 2012 / 20.00 | GÜNCELLEME: 02 Ağustos 2012 / 20.00

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Basın Başdanışmanı Ahmet Sever aracılığı ile vermek istediği mesajı algılayan ama cesaretten yoksun olduğu için yorumlayamayan medya sınıfta çaktı!

 

Vatan Gazetesi’nden Ruşen Çakır’ın, Ahmet Sever ile yaptığı söyleşi son derece önemlidir, geleceğimizi ilgilendirmektedir, daha da net söylemek gerekirse demokratik rejimin neresinde yer alacağımız bu söyleşideki mesajın yerine getirilmesine bağlıdır.

                                               ***

Şimdi filmi biraz geriye saralım.

Aslına bakarsanız bu sene ilk kez halkın oyları ile cumhurbaşkanını seçme senesi idi.

AK Parti, Gül’ün zaman zaman serzenişlerine rağmen hiç oralı olmadı ve cumhurbaşkanlığı görev süresinin 5+5 mi, yoksa 7 sene mi olduğunu hep erteledi, hem de son dakikaya kadar.

Gül’ün arzusu hiç şüphesiz, 5+5 idi.

Hatta, Gül, geçen yıl Hindistan ve Bangladeş’i kapsayan geziye çıktığında görev süresine ilişkin yaptığı masum bir cümlesi, “7 yılı dayatıyor” diye partiye yakın yazarlarca topa tutulmuştu!

                                                           ***

Nihayetinde verilen karar, rejime nasıl yön vereceği kafasında netleşmiş olmalı ki Erdoğan’ın istediği gibi oldu: Gül’ün görev süresi 7 yıl, bir daha da aday olamaz!

Ama yanlış hesabın bir kısmı Anayasa Mahkemesi’nden döndü. Gül isterse aday olabilecekti.

Allah aşkına, empati yapın, size böyle yapılsaydı, kırılmaz mıydınız?

Kırıldı ama sesini çıkarmadı.

                                               ***

Zaten, nadide porselen çoktan kırılmıştı!

2007 senesini hatırlayın; Erdoğan, Gül’ün cumhurbaşkanlığı için ne kadar zor karar vermişti!

Teamül yoklamaları yapılmış, milletvekillerinin yazılı görüş bildirmeleri istenmiş, daha neler neler...

Erdoğan’ın kendisi olmak istiyordu belki de!

Ama olmayacaksa bile, o makamı lüzumu halinde hemen boşaltacak, söz dinleyen birisinin olması, Erdoğan’ın tercihiydi. Ama olmadı! Demek Erdoğan o günlerden bugünü görmüştü!

                                                           ***

Başbakan Erdoğan o günü çok iyi hatırlıyorum, gurup toplantısında Gül’ün ismini AK Parti adayı olarak açıklarken, sözü bir hayli uzatmıştı! Sonra birbirlerine sarılıp tebrik ettiler ama ben samimiyetlerine inanmamıştım!

O gün nedense birden David Fromkin’in ünlü romanı ‘Barışa Son Veren Barış’ı hatırlayıverdim!

                                               ***

Burada önemli bir ayrıntıya dikkat çekmeliyim. Kadınların kırgınlığı; erkeklerden daha duygusal, daha uzun ve daha etkin olur! Emine Hanım ile Hayrünnisa Hanım’ın konuşmadıklarını, aralarının iyi olmadığını herkes biliyor. Ama bu nedenden veya başka bir nedenden!.. Siz hiç eşleri konuşmayıp da, beylerin arası iyi olan yakınınız veya arkadaşınız var mı? Muhafazakar da olsa bu mümkün mü?

 

Basın Başdanışmanı Ahmet Sever’in kader arkadaşı Ruşen Çakır’a konuşmasını spontane veya tesadüfi olarak değerlendiriyorsanız, feci halde yanılıyorsunuz!

Cumhurbaşkanı Gül ile Sever, ‘Boğaz dokuz boğumdur’ diyerek uzun uzun düşünüp, bu açıklamaya karar verdiklerine göre, varın siz hesap edin durum ne kadar vahim!

                                               ***

Sever’in açıklamasına ilk tepki Gaziantep Milletvekili ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’ten geldi. “Erdoğan’ın büyük ihtimalle Cumhurbaşkanlığı’na  aday olacağını düşünüyorum. Böyle bir durumda Gül tekrar aday olmaz. Daha önce Erdoğan bir çok kere Gül’e jest yaptı. Aynı jesti Gül de aday olmayarak yapabilir. Onların arkadaşlığı derindir” gibisinden, neresinden tutarsan tut, bir profesöre yakışmayacak kadar tutarsız bir laf etti!

Çelik, ya okuduğunu anlamadı veya nereye biat edeceğini ilk söyleyen olmak istedi!

                                               ***

Evet, bir oğlumuz oldu!

Daha doğrusu oğlumuz 5 yaşına bastı da, henüz nüfus cüzdanı çıkarmadığımız için böyle diyoruz! Gerçi, nüfusa ne zaman yazdıracağımız da bizim elimizde ya, burası Türkiye!

                                               ***

İki lider özde bir olabilirler, ama sözde bir hayli farklılar.

Batılı diplomatik çevreler Gül’ü “Hassas dengeleri gözeterek davranabilen, hem iç, hem dış siyaset açısından olumlu mesajlar verebilen, ayrıca Batı ile ilişkilerin önemini kavrayan sorumlu bir lider” olarak değerlendiriyorlar.

Aynı çevre Erdoğan’ı da güçlü ve karizmatik kişiliğinin yanı sıra otoriter eğilimleri, hırçın yapısı ve eleştirilere karşı tahammülsüzlüğü ile tanıyor.

                                               ***

Şimdi gelelim asıl meseleye...

Erdoğan’ın ısrarla ‘tek adam’ olarak ülkenin başına geçmek istemesini Batı nasıl karşılar?

İşte tam da bu esnada Ahmet Sever’in, Gül isterse Cumhurbaşkanlığı için yeniden aday olabileceğini söylemesi, Batı’da çok ‘manidar’ karşılandı.

Yani ‘büyük güç’ devreye girdi bile!..

                                               ***

Dün Nazlı Ilıcak şöyle diyor: “Bence de, Tayyip Erdoğan aday olursa, Abdullah Gül ortaya çıkmayacaktır. Ama bunu jest olarak görmek gene yanlış. Zira, ikisi birden aday olursa, oylar bölüneceği için seçilemezler. Ayrıca, bugünkü AK Parti yapısı böyle bir yarışta tamamen Tayyip Erdoğan'ı destekler.”

Yazarlar taraflarını hemen belli ediyorlar!

Nazlı Hanım’a Gülen cemaatının Gül’e daha yakın olduğunu hatırlatmakta fayda var!

                                               ***

Son olarak Başbakan Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın açıklamasına değinmek istiyorum.

İki liderin medya üzerinden mesaj verme yolunu seçmeleri söz konusu olamaz. Ne bunu yaparlar ne de ulaklar üzerinden toplumun algısı önünde böyle bir mesaj vermek isterler. Neticede iki yıl daha Sayın Cumhurbaşkanı o koltukta oturacak. Bugünden dışarıdan böyle bir yorumda bulunmak Cumhurbaşkanı açısından da Başbakan açısından da nezaketsizlik…

 

A be güzelim…

İşte bal gibi ulaklarla karşılıklı mesaj teatisi yapılıyor!

Daha nasıl olsun ki…

 

 

 

 

 

 

Cumhurbaşkanı’nın mesajı