Yaşamın Hiç Bir Manzarası Kapatılmamalı!

YAYINLAMA: 25 Eylül 2022 / 21.21 | GÜNCELLEME: 25 Eylül 2022 / 21.21

Düşünsenize yaşamınızı birileri belirliyor. Sizin nasıl düşüneceğinizi, nasıl yaşayacağınızı, sokağa hangi kıyafete çıkacağınızı, nereye oturacağınıza, nerelere gitmeyeceğinizi, hangi kitapları okuyacağınızı, ne tür müzik ve kimden şarkı dinleyeceğinize, hangi mekânda kimlerle sohbet etmeyi ve neleri sevip, neleri sevmeyeceğinizi sizin dışındaki birileri belirliyor.

Kuantum’un “Evren'deki her şey, aynı anda hem dalga hem tanecik doğasına sahip,” anlayışının kabul gördüğü çağda; hem de bilimin, bilginin ve teknolojinin en üst düzeyde olduğu zamanda; biyo mühendislik çağında ve de yapay zekânın insan yaşamının içine derinden sirayet ettiği dönemde insanlık ne kadar yoksul değil mi?

Oysa doğarken ne kadar da mutluyduk; ne çok sevinçliydik, tazecik umut ve gencecik özgürlüğümüz vardı. Ne kadar da çok kendimizdik. Yeryüzüne ayak basarken, eşittik, barışçıldık, adildik; hakikati ve güzel olan tüm değerleri kendimizle taşıyorduk. Doğduk ve bize hükmedilmeye başlandı; kurallara, yasalara geleneklere, tabulara çarçabuk tabii olduk ve sürekli kuşatmayla kalıplara uydurulduk.

Her an ayağımıza basıldı, kollarımız çimdiklendi, zihinlerimiz baskılandı, duygularımız küçümsendi. Sevgisizlik ve ayrımcılık her an ruhumuza pompalandı. Binlerce yıldır, doğamızın tüm özü, bütün saflık ve muhteşem sonsuzluk işgal edilmeye, imha edilmeye ve yasak edilmeye başlandı. Soluduğumuz güneş, coşan sevgi, içselleştirdiğimiz haz ve büyük düşlerimiz horlanarak varlığımız tabutlaşıyor.

Ruhu küçümsenen insan fakirleşiyor. İçimizdeki ve zihnimizdeki hasarlar derinleştikçe amaçsız, anlamsız ve hedefsiz kalan hayatımız küçücük sellerde boğuluyor. Nietzsche'nin deyişiyle, "her türlü zayıflığa yüceltici bir ad veriliyor, “sanki her zayıflık bir başarıymış, istenen seçilen bir şeymiş, karamanca bir hareket, bir zafermiş gibi…” Kendimizi iyi hissetmemizi sağlayan her şey, bizim görme alanımızdan kurnazca uzak tutuldu. “Acı veren şeyler sanki kaderimizmiş ve kötü olanı yaşamak zorundaymışız” algısına tutulduk.

Katı cinsiyetçi rol kalıplarla donanan eril, egemenci, tekçi ve tahakkümcü anlayış: Kadınlar başta olmak üzere kadın ve çocuklar üzerindeki psikolojik baskı, duygusal acıyı, sömürü ve eziciliğini sürdürüyor.

 Farkındayız! Ataerkil, eril, tekçi, üstünlükçü ve çoklu olanı yok sayan sisteme dâhil olacak biçimde sosyalleştirildik. Bu sistem birilerini ödüllendiriyor gibi görünse de, insanların büyük çoğunluğuna yararlı hiçbir etki bırakmadığının bilincinde olmalıyız.

Tüm bu hastalıklara, korkuya, dozu artan nefrete, zorluk ve kötücüllüğe karşı insanlık yaşamını savundu ve direncini her alana damıttı. Canlılığın doğasına aykırı tüm bu olumsuzluklara, haklarımızın gaspına ve acıya karşı durmak istemediğimiz doğru değil! Bilgece, zekice ve de ortaklaşarak iyiliğin doruğuna tırmanabiliriz.

Bell Hooks'ın dediği gibi, "elbette bir sistemin hayatlarımız üzerindeki etkisini hep birlikte inkâr ettiğimiz sürece bu sistemi parçalayamayız." “Yaşıyor numarası” yapmaktan vazgeçmek durumundayız. Yarı canlı hayat ve ölümcül hayat yerine gerçek yaşamı solumak için sisin ve bulanıklığın perdesini yaran gönüllüler olmalıyız.

Değiştirmek, değişmek, anlamak, hissetmek, bilmek, paylaşmak ve eşit olmak istiyoruz! Kalbimizi kapatırsak sevmeye, zihnimizi uzaklaştırdıysak öğrenmekten ve  duygusal farkındalığımızın üstünü örtüysek nasıl uyandıracağız içimizdeki hayatı, nasıl soluyacağız bedenimizdeki saflığı, nasıl dokunacağız karanlığı yırtan aydınlığa ve nasıl ulaşacağız bitmez tükenmez umutlara.

Var oluşumuzla bağlarımızı yeniden kurmalıyız. Duygusal haklarımızı ve insancıl değerlerimizi geri almalıyız. Büyütmeliyiz, özgür hayata akan tüm kanallarımızı. Çocuklar, kadınlar ve tüm doğal varlıklar ile hayatın pek çok sivri ucuyla acı çekmeden buluşmalı ve de bunu hayatın şölenine dönüştürmeyi becerebilmeliyiz.

İnsanız! “İnsan olduğumuz için insana ve dünya gereksinimi duyarız.” Sömürüsüz ve ortak yaşam için binlerce yıldır direniriz: Bedenimiz hislerimiz, duygularımız, yüreğimiz, ufkumuz ve özgürlüğümüz için ve de barışçı bir yaşam için buzul uçurumları aşmaktır hayat.

Kaynaklar:

Felsefenin Tesellisi (Alain De Botton), Kendime Ait Bit Oda8Virginia Woolf)

Değişme İsteği (Bell Hooks), İnsan Olmak Üzerine( E.Fromm)

Yaşamın Hiç Bir Manzarası Kapatılmamalı!