Zamanında bırakabilmek üzerine

YAYINLAMA: 31 Ağustos 2012 / 20.00 | GÜNCELLEME: 31 Ağustos 2012 / 20.00

 

 

Fenerbahçe ile ilgili gelişmeleri biraz bilinçli, biraz şaşkınlıkla izliyorum.

Aziz Yıldırım’a hapisteyken tapanlar, önceki gün Spartak Moskova maçında, Şükrü Saraçoğlu’nda, “Aziz Yıldırım, anons yapsana…” diye tempo tutmuşlar!..

Yıldırım, Galatasaray maçında, kadın seyircilerin Alex için yaptıkları tezahürata kızıp, anons yapmıştı ya, işte ona nazire yapıp Aziz’le kafa buluyorlar…

                               ***

Aslında bu fevkalade ders alınması gereken bir olay.

Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’yi ‘astığım astık, kestiğim kestik!’ mantığıyla yönetiyor.

Bu yönetim tarzında sürekli başarılı olmak zorundasın.

Başarı gelmediğinde, çatlak seslere dayanacaksın! Dayanamazsan, sesini yükseltirsen, bu sonun başlangıcı olur!

                               ***

Ah, şu zamanında bırakabilmeyi bir öğrenebilsek!

Batı’da istisnalar dışında, belli bir görevde böyle uzun yıllar kalmak nerede ise imkansızdır! Hatta bazı ülkelerde ve kurumlarda bu esasa bile bağlanmıştır. Örneğin Amerika’da 2 dönem üst üste başkanlıktan sonra üçüncü dönem aday olamazsınız. Çoğu sivil toplum örgütlerinde bir sene başkanlıktan sonra bırakmak zorundasınız.

Sonunda nasıl olsa gidersiniz de, kendi isteğinizle olunca onurla, mutlulukla olur, aksi halde…

                               ***

Josep Guardiola, Barcelona Teknik Direktörlüğü görevindeki 4 sezonunda; 3 lig, 3 İspanya Süper Kupası, 2 UEFA Şampiyonlar Ligi, 2 Avrupa Süper Kupası, 2 FIFA Dünya Kulüpler Kupası ve 1 Kral Kupası, kazandığı toplam 13 kupa ile kulüp tarihinin en büyük başarısına ve rekorlara imza attı.

 Dört sene yeter” dedi ve istifa etti. Kulüp yöneticilerinin, devam etme yönündeki ısrarlı taleplerini geri çevirdi ve şu an için Barcelona kariyerine nokta koydu.

                               ***

Celal Doğan, belediye başkanlığına dördüncü kez aday olmasaydı, bugün daha saygın ve aranan bir politikacı olmaz mıydı?

Deniz Baykal, kendisini genel başkanlıkta tutacak tüzük değişikliklerine gitmeseydi, işi tadında bıraksaydı, bugün daha saygın ve her derde deva bir politikacı olmaz mıydı?

Ama ne oldu? Rezil bir biçimde makamı boşaltmak zorunda kaldı, hala da zaman zaman ağır eleştiriliyor.

                               ***

AK Parti’nin üst üste 4. kez aday olunmaz tüzük maddesinde fırsat eşitliğinden başka uygarlık derinliği de var. Bu maddeyi delmek, değiştirmek isteyenler var, ama Başbakan Erdoğan taviz verecek gibi durmuyor. Önünde ki 2 seçenek, ahde vefa, yönetimde istikrar’dan birini seçecek, göreceğiz.

 

Böyle diyorum ama gelişmeler tuhaf!

Yurt Gazetesi, Cumhurbaşkanı’nın Kırgizistan seyahatında zehirlendiğini, yurda ambülans uçakla getirildiğini yazdı. Birgün sonra da zehirlenme nedeni olarak Cumhurbaşkanlığı süresinin 5+5 olamasını ve bunun yarattığı rahatsızlıktan dolayı olduğunu iddia etti.

İddia akıl alacak gibi değil!

Bu durumda yapılan yorumlar havada kalıyor!

 

Baytar’ın cezası tamam…

Engin Baytar’ın 11 maçlık cezasını tahkim kurulu onayladı.

Nerede ise ilk devrenin sonuna kadar oynayamayacak.

Maç başı aldığı 15 bin Euro ve Galatasaray’dan alacağı para cezası ile birlikte 300 bin Euro’dan fazla gelir kaybına uğrayacak.

Böylelikle sahalarda kabadayılık yapmanın, hakemin yakasına yapışıp hakaret etmenin, çıkarken seyirciye sövmenin bedelinin ne olduğunu cümle alem öğrendi!

                        ***

Formunun doruğunda iken aldığı bu önemli ceza belki de kariyerini etkileyecek.

TFF Başkanı Yıldırım Demirören, PFDK’ın verdiği 11 maçlık ceza için, “Az bile…” demişti. Ben de öyle düşünüyorum. Böyle futbolcu müsfettelerini kulağından tutup sahalardan uzaklaştıracaksın ki diğerlerine örnek olsun!

                        ***

Aslında Engin Baytar çok iyi bir insanmış da, ama sahada hırçınlaşıp başka bir kişiliğe bürünüyormuş! Yoksa, çok espritüel, arkadaş canlısı biriymiş!..

İşte en çok da buna kızıyorum.

Aslında çok iyi birisiymiş ama içinde sapıtıyormuş. Aslında fevkaladeymiş de sahada kendini kaybediyormuş.

Kardeşim, o zaman o zıkkımı içme. Dayanamıyorsan, çevreni rahatsız ediyorsan içme!..

Sahaya çıkınca kendini kaybediyorsan, bırak futbolu başka bir iş yap!

Böyle saçmalık olur mu?

Bence, içip başka bir kişiliğe bürünen de, sahaya çıkıp hakemin yakasına yapışan da iyi insan değiller! Olamazlar da!

İnsanlık vasfı öyle içmeyle, sahaya çıkmakla aniden değişiyorsa, bir yanlışlık var, onlarda ki vasıf insanlık vasfı değil, ahlaksız vasfıdır!

                               ***

Hadi bakalım, bir daha hakemin yakasından yapışınlar da görelim. Bu karar artık emsal oldu. Benzer hareketi yapacak pisliklerin başına ne geleceği şimdiden belli…

 

Zamanında bırakabilmek üzerine