BÜYÜME

YAYINLAMA: 18 Kasım 2022 / 21.05 | GÜNCELLEME: 18 Kasım 2022 / 21.05

Kendi çocukluğumdan ziyade çocuğum doğduktan sonra büyümenin ne olduğunu izleyebildim. Çocuklar doğduklarında, genelde yaklaşık 3.3 kilogram dünyaya geldiklerini biliriz. Doğduklarında yapılan ölçümlerde ortalama erkek çocukları 52 santim ve kız çocukları 48 santim uzunluğunda olurlar. Kimisi daha zayıf, kimisi daha şişman doğar, bu annenin hamileliğinde beslenmesine bağlı olmakta. Çocuk doğduktan sonra yine beslenmesine bağlı olarak büyür. Anne sütü besleyici olursa, bu büyüme daha hızlı olur, ancak normal doğum sonrası, normal beslenen bir çocuk, ay be ay kilo alır. Hatta ay be ay boyları da uzamaya başlar.

Çocuklarımın hem de torunlarımın 3’er aylık kilo ve boylarını belirli bir yaşa kadar kayıt yaptığımı hatırlarım. Emekleme süreci, bilhassa erkek ve kız çocuklarında, değiştiğini izledim. Ancak bütün bu gelişme, yani büyüme, beslenme ile doğrudan ilişkili olduğuna inanmaktayım. Az beslenen çocuklarda bu gelişme, daha yavaş olduğuna görürüz. Çocuklar bir sehpa veya bir sandalye kenarına tutunarak ayağa kendi başına kalkmasından sonra, bu büyümenin daha da hız kazandığı izlemiştim. Büyüme ile gıda tüketimi paralel yürüdüğüne şahit olmuştum. Çocuklar büyüdükçe tükettikleri gıdanın miktarının da arttığını görürüz.

Doğal beslenme, çocukların büyümesinde çok etkilidir. Tabii gıda dediğimiz zaman, besinlerde hiçbir katkı maddesinin olmadığı, vitamin deposu olan sebze ve meyvelerin hormonsuz ve ilaçsız olanları ile beslenen çocuklarda, olumlu etkisini hızlı görürsünüz. Bilhassa süt ve sütlü gıdaların tüketilmesine özen gösterirseniz, büyüme sürecinde çocuklardaki gelişmeyi her an fark edersiniz.

Ben çocuklarımın ve torunlarımın boylarını bir kapı pervazına tarihi ile işaretleyerek gelişmelerini izlemiştim. Bu işaretlerden hareketle, hangi yaşlarda nasıl geliştiğini izleyebilme fırsatı bulmuştum. Şimdi ise torunlarımın yaptığı spora da bağlı büyümesine şahit olmak, beni ziyadesi ile mutlu etmekte. Kanımca sizin de böyle değerler üzerinde bir çaba sarf ettiğinize inanmaktayım.

Ülkelerde çocukların büyümesine paralel büyüme yöntemleri vardır. Bir ülke nasıl büyür ve bu büyümede kimler ne şekilde pay alırlar, bunu iyi tahlil etmek gerekir. Bir ülkenin üretimi sabit kalıp, nüfusu büyürse kişi başına düşen pay azalır. Bir ülke, dışarıya sattığı maldan daha fazlasını dışardan ithal ediyorsa, bu ülkeye ‘büyüyor’ dememiz doğru olur mu? Kanımca sadece ülke içinde mal üretim miktarının artmasında, doğrudan orantılı olarak, üretim içindeki insan faktörünün de artması, büyümek olsa gerek.

Eğer bir ülkede işsizlik artıyorsa, üretim artıyor demek mümkün olmamakta. Kayıtlı işsizlik oranı bir önceki yıldan % 6.7’den % 8.3’e çıkmışsa, ülke içindeki üretim artmış olabilir mi? Yani biz büyümüş olabilir miyiz?  Zaten büyümüş olsak milli gelir artmış olur ve de benim yurdum insanının yaşam düzeyinde olumlu gelişme meydana geldiğini izleriz, vatandaşın  zenginleştiğini görürüz. 

Gelin itibar etmediğimiz TUİK verilerinden hareketle, büyümediğimizi size anlamak isterim. Büyümediğimizi, resmi makamlar, hem de övünülecek bir değer olarak bizlere ekranlardan vermekte. Bunu ekranlardan ilan eden ülkemin yöneticileri, nasıl fakirleştiğimizi gurur duyarak bize anlatmasını, utanç olarak dinlemekteyim.  

2021 yılında devletten 5.9 milyon hane sosyal yardım almış. Bu değer bir önceki yıla nazaran  % 157 artmış. Resmi rakamlara bakarsak, Türkiye’de yardımlarla ayakta durabilen 27 milyon insan bulunmakta. Yani nüfusun %32 si, yardımlarla geçinmekte. Her sene bir evvelki seneye nazaran % 9.2 fakirleştiğimizi görmezlikten gelemeyiz. Eğer Türkiye % 8.2 büyüyorsa, yardım alan insanların sayısı da % 32 artıyorsa, milli gelirde meydana gelen bu artışı kimler aralarında pay etmekte? 

Bir başka önemli değer de, fakirliğin artışına paralel, suç sayısında da artma meydana  gelmekte. Bilhassa kadına karşı işlenen cinayetlerde artmanın, çok yüksek olduğunu görmekteyiz. 2013 senesinde yani 10 sene evvel, işlenen 212 kadın cinayetinin sebeplerinde  sadece maddi fakirlik değil, zeka fakirliğinden olduğunu izledik. Kadın cinayetlerinde Cumhuriyetimizin 100 yılına geldiğimiz son on ay içinde 280 rakamına gelinmesinde, en büyük etken, anlak eksikliği olsa gerek. Cinayet rakamlarının büyümesinde ana nedeni araştırın, fakirleşme ve kültür seviyesi eksikliğinin önemli etken olduğunu görürsünüz.

Geçtiğimiz günlerde bir televizyon ekranlarından Fırıncılar Derneği Başkanı bir hakikati dile getirdi. Sonrasında tutuklanıp ifadesi alınmaya götürüldü. ‘Aptal toplumlar çok ekmek tüketir’ gibi bir cümle söyledi. İfade tarzı doğru olmayabilir, ancak buna yakın cümleyi bir bayan profesör de söylemişti.

İnsanların zeka seviyelerini geliştirmek gerekir. Kilo alarak, boy uzatarak büyüme rasyonel olmayabilir. İnsanların anlaklarının gelişmesi gerekir. Eğer bu gerçekleşmezse, bir paket kahve karşılığında oy alıp insanları istediğiniz gibi yönetirsiniz.

Erenlerin bir deyişi vardır, mutlaka hatırlarsınız. Çok severim:

Mey Biter Saki Kalır, Her Renk Solar Haki Kalır,

İlim İnsanın Cehlini Alsa Da, Hamurunda Varsa Aptallık,

Baki Kalır                                         

Diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

BÜYÜME