Üzüntünün Sevinci

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Seneler evvel bir dış seyahatim sırasında eşimi her zamanki gibi evdeki telefondan aramış, hatırını sormaya çalışmıştım. Evdeki sabit telefondan aradığımda, her seferinde  telefonun karşısına ya oğlum, ya da kızım çıktığında bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım. Bulunduğum ülkedeki islerimi mümkün olduğu kadar çabuk yapmaya çalıştım. Tekrar tekrar evi aradığımda kızım telefona çıkıp 'annem dışarıda' diyerek geçiştirmeye çalısmasına fazla ısrarlı olmayarak, olayı kendi sürecine bırakmıştım.

 

Eşim o tarihte mobil telefon kullanmadığından doğrudan kendisini arama imkanım yoktu. Genelde sabahları geç kalktığı için sabahları da arayamıyordum. Soğuk bir kış günün akşamında, uçakla ülkeme geri döndüğümde, hava alanında şoför karşıladı. Sanki herkes sözleşmis gibi Mustafa da bir kelime etmeden beni eve getirdi. Eve geldiğimde kapıyı kızım açtı.  Gözü ile işaret edip parmağını dudaklarının üstüne koyarak  susmamı istedi. Bir hırsızın eve geldiğinde yaptığı gibi sessizce ayakkabılarımı çıkarıp elimdeki çantayı yere bıraktım. Yatak odasının kapısı açıldı, çok sevdiğim bir doktor arkadasım odadan çıktı.

 

Daha da endişelendim. 'kızım bu evde neler oluyor, YILDIZ neden yok ortada' diye sorduğumda beni sakinleştirip, bir kenara oturmamı istediler.

Kızım bir bardak içki verirken, doktor arkadaşım ve eşi durumu izah etmeye çalıştı. Oturduğumuz sitede tanıdığımız bir dostumuzun annesinin hayata veda etmesi, eşimi çok etkilemiş, cenazeden sonra yapılan duada eşim üzüntüsünü yenememiş ve başı dönerek kendini eve zor atmış.  Doktor arkadaşlarımıza telefon ederek yardım istemiş. Çok sevdiğim doktor arkadasım elindeki bulgulardan hareketle teşhisini derhal koyup gerekli ilaçları temin etmiş. Kendisi, eşimin en az bir iki hafta yataktan kalkmamasını istediğini izah etti.

 

1799 yılında Fransa’da doğan Prosper Meniere, araştırmacı tıp doktoru olarak seçtiği Araştırma konusunda uzun seneler çalışma yaparak, bulduğu hastalığa kendi ismini vermiştir. Meniere adlı hastalığı bilim dünyasına kazandırmış önemli bir Fransız bilim adamıdır. Kendi ismi ile anılan bu tanıyı, 1861 yılında yayınladığı çalışma ile bilim dünyasına sunmuş, Meniere hastalığı bu vesile ile dünya tıp literatürüne geçmiştir. İç kulakta bulunan kristallerin her iki kulakta titreşimindeki ritim uyumsuzluğunun meydana getirdiği denge bozukluğu, baş dönmesi, kusma ve buna bağlı diğer konular, bu hastalığın en önemli bulguları olduğunu  tıp dünyasına kazandıran Meniere, önemli bir konunun ilk ateşini başlatmıştır. Ne kadar hazindir ki bu hastalık ve tedavisinde gecen son 150 senede fazla bir mesafe alınmamıştır.

 

Her bin kişide bir kişinin bu hastalığa yakalanma oranı yüksek olması, bu hastalığın ne kadar önemli olduğunun işaretidir. Çeşitli dereceleri bulunan bu hastalığın tamamiyle geçmesi mümkün olmamakla beraber, ne zaman ortaya çıkacağı da belli olmaması çok önemlidir. Bir insanın dengesinin bozulması kadar kötü bir şey yoktur. Bunu mecazi manada söylememekle  birlikte, o olasıllıkta mümkün olmasının ihmal edilmemesi gerekir.

 

 

Çok derin bir üzüntünün veya aşırı stresin yol açabileceği ifade edilen bu hastalıkta, hastanın hızlı iyileşmesini beklemek mucize olarak tanımlanır. Hastalığın elle tutulan hiç bir tahlili olmadığı için bütün bulgular doktorların hastaya sordukları sorulara aldıkları cevaplardan hareket edilmekte olması, bu hastalığın ne kadar zor bir hastalık olduğunun kanıtıdır. Bu hastalığın neticesinde hasta iyilesme sürecinde her türlü bunalımdan uzakta kalmak mecburiyetindedir.

 

Hiç bir hastalığın düşmanıma bile gelmesini istemem. Hele eşimin geçirdiği bu hastalık sonrası, bir yolun karşısına geçmesi gerektiğinde mutlaka bir kisinin koluna girmek mecburiyetinde olmasına tanık olmam, bu hastalığın ne kadar önemli olduğunun idraki içindeyim. İki ilaç bu hastalıkta olmazsa olmaz olarak kullanılır. Hastanin Betaserc ve Tamokan isimli ilaçlara bir ömür boyu bağlanmış olması üzücüdür. Tanrım bu hastalığı kimseye verme diye dua ederim.

 

Geçtiğimiz günlerde Cumbaba'nın yurtdışı gezisinde ortaya çıkan bu hastalık sonucunda seyahatini yarıda kesip, geri dönmesine hem üzüldüm, hem sevindim.

Neden sevindiğimi kimse ile paylaşmıyacağımı söylemek istiyorum. Buna ek olarak Cumbaba yurt dışına çıkışlarında bineceği uçakla seyahatin yasaklanmasına da ne kadar sevindiğimi bilemezsiniz. Eşi ile seyahat eden Cumbaba, Türk toplumunun yurt dışına taşıdığı kadın görüntüsüne vurulan olumsuz darbenin en az 60 gün erteleneceğine olan sevincim sonsuzdur. Bu hastalık tekrar etmesi zamana bağlı olmadığı için, hasta çok dikkatli olması gerekir. Bütün olumsuzluklardan arınmış olarak yaşaması gerekir . Aksi taktirde iyileşme süreci bir ömür bile sürebileceği literatürde belirtilmektedir.

 

Aklıma hep kainatta ve dünyadaki dengeler gelir. Hani Cumbaba göreve gelince, bir tarihte beraber aynı saflarda çalıştıkları partinin baskanı, devletin verdiği tahsisatı buharlaştırması konusunda yargılanmış ve verilen hapis cezasını Cumhur’un affetmesini, bir vatandaş olarak içime sindirememiştim. Aslında onu affetmekle bir bakıma kendisini de affetmis olduğu bir hakikattir. Bu ödenekte doğmamış yetimlerin hakkının olduğu konusunda inancım tamdır. Hani derler ya tanrının adalet dengesinde  parmağı yok ki adamın gözüne sokup göstersin diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

 

Üzüntünün Sevinci