Doğa Yaşam Gelecekten Sorumluyuz!

YAYINLAMA: 08 Ağustos 2023 / 03.00 | GÜNCELLEME: 08 Ağustos 2023 / 03.00

Küresel düzlemde artan yoksulluk, hayat pahalılığı, artan gelir gider farkları ve gelir dağılımındaki uçurum bir kader midir, yazgı mıdır? Bizler, ince inceden işleyen bu durumu detaylarıyla analiz edecek verilerden uzak ya da ilgisiz tutuluruz genelde. Dünya kaynakları yetmiyor mu, ya da tek taraflı istif edilip diğer yanı çoraklaştırılıyor mu?

Tarih ve geçmiş beleklerimizin verdiği verilerin ışığına dokunduğumuzda, iktisadi gidişatı çoğunlukla çoğunluğun belirlemediği bilgisine varırız. Ekonomi ve ülke gidişatını, demokrasiyi ve de hakkaniyeti birazcık dert edinen herkes bilir ki; ekonomik istikrarsızlık ve dengesizlikte çalışan ve üretenlerin payı olmamıştır. Eşitsizlik, sömürü ve aşırı kâr hırsı ile konumlanan anlayışın doğrudan etkisi vardır.

Ülkelerin temel ekonomik planı tarladan atölyeye, köyden şehre, fabrikadan büroya, hastaneden okula kadar uzanan hizmet ve üretim sahalarıyla yapılandırılır. Genelde yönetenlerin ve üst katmanı temsil eden veya belli bir zümrenin çıkarları öncellendiğinde; kamunun kaynakları adaletli pay edilmediğinde; gelire göre vergiler toplanmadığında ekonomik gidişatta buhran ve bunalımlar kaçınılmazdır. Bu da toplumsal tüm hücrelere ve sosyo-ekonomik yapıya doğrudan sirayet eder; tedirgin, kaygılı, uzlaşmaz, öfkeli ve uzlaşıcı olmayan, dayanışmaya mesafeli kalan, özveri ve hoşgörü değerlerini fakirleştiren toplumsal basamakları çoğaltır.

İşçi, kamu emekçisi, emekli, serbest meslek çalışanı ve üretenlerin temsilcilerinden DİSK, KESK, TMMOB, Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Diş Hekimleri Birliği (TDB) gibi bir çok demokratik ve meslek kuruluşu ve de sendika bu gidişata dair şu uyarıları yaptılar: “Derinleşen ekonomik krize ve artan zamlara karşı “Geçinemiyoruz, İnsanca Yaşamak İstiyoruz!” Piyasacılığın egemen olduğu ekonomik anlayış sonucunda halkın büyük çoğunluğu sefalet ve işsizlik ile baş etmeye çalışırken; güvencesizliğin hızlanması, hakların tırpanlanması gibi sonuçları yaşattığı kaydedildi.”

Emek ve meslek temsilcileri; “krizin bedelini, krizi çıkaranların ödemelerini” talep ederken; ekonomik krizin yanı sıra son olarak Akbelen’de örneği görülen doğal yıkımların ve hukuksuzlukların da tırmandığını dolayısıyla çoklu krizle karşı karşıya olduğumuzun altı çizildi.

“Mali disiplin”, “bütçe açığını azaltma”, “vergiyi tabana yayma” gibi adlar altında torba yasalarla vergi yükü işçilerin, emekçilerin, emeklilerin omuzlarına yükleniyor. Enflasyon ve devalüasyona gerekçe olarak emekliler ile TÜFE kadar bile artış alamamış “memur” zamlarının gösterilmesi tamamen yanıltıcıdır;  bunu söyleyenler de bunun böyle olmadığını bilmekteler. Yoksulluğa, hayat pahalılığına, gerileyen ekonomik koşullara ve karşılanmayan haklara böylelikle kılıf uydurulmaktadır.

Görünen o ki emeğine, doğaya,  ağaca, ormana ve geleceğe sahip çıkma ihtiyacı kaçınılmazdır. Seçimler sonrası adeta hazırda bekleyen ekonomik politikalar dalgası, toplumun çoğunu fakirleştirip belirsizliği hızlandırdı; insani, doğal, biyolojik ve kültürel ihtiyaçlarımızı karşılayamaz gidişatla baş başayız. Tüm planlamalar, ekonomik, sosyal ve siyasal nitelik yoksullukta, sefalette ve hayat pahalılığında buluşmayı hedefleyemez; refahta, insanca yaşamda ve güvende birleşmeyi amaçlamalıdır.

“Yaşam ne bir şans oyunu ne de ticari bir girişimdir,” diyor Erich Fromm. Nitelikli, erdemli ve sevinçli yaşamak her bireyin hakkıdır. Her bireye temel ihtiyaçlarını karşılayacak ücrete sahip olma imkânı sunulmalıdır. İnsanın iyiliğine ve doğal gelişimine yönelik sosyo-ekonomik ilkeler esas alınmalı. “her yerde adalet sağlanmalı, az kazanandan az, çok kazandan çok verginin alındığı, artan oranlı servet vergisinin uygulandığı bir vergi düzeni getirilmelidir. Aşırı tüketiciliğin pompalanması yerine hayati önceliklerle tüketim sınırlanmalı. Eşitlik ilkesine sadık kalınarak; bilim, teknolojik, ekonomik gelişmeler ve ilerlemeler insanı ve doğayı “araç haline dönüştürmeden” gerçekleştirilmelidir.

“Hiçbir şey tek başına diğerlerinden bağımsız değildir.” Herkes her şeyden sorumludur.”

Hepimiz kendimizin ve diğerinin kendini gerçekleştirmesinden sorumluyuz. Ekonomik, bilimsel, teknolojik, felsefi,  kültürel, sosyal ve politik tüm alanların demokratik, özgürleştirici, adaletli yapıya bürünmesinden sorumluyuz.

İnsan, yaşam ve doğanın kendi evreninde ilerlemesinden sorumluyuz!

 

 

Yararlanılan Kaynaklar:

Sahip Olmak ya da Olmak (Erich Fromm)

KESK –DİSK- TTB-TMMOB yayınları

Doğa Yaşam Gelecekten Sorumluyuz!
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *