Boşanma Davalarında Nafaka
Boşanma davalarının sonucunda verilen kararla sadece iki insanın yolları ayrılmakla kalmamakta, aynı zamanda tarafla için ekonomik, duygusal ve hukukî bir yeniden yapılandırma ortaya çıkmaktadır. Bu yeni yapılandırma içerisinde en çok tartışılan konulardan birisi belki de en önemlisini “nafaka” meselesi oluşturmaktadır. Nafaka bazılarına göre boşanmanın doğal bir sonucu ve adalet, kimilerine göre ise bir tarafı ömür boyu mali olarak mahkûm eden adaletsiz bir uygulamadır. Her ne kadar kâğıt üzerinde tarafların evlilikleri bitse de ekonomik olarak uzun yıllar devam edebilmektedir.
Nafaka Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 175’nci maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir: “(1) Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. (2) Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”.
Yoksulluk nafakasında, nafaka borçlusunun kusuru aranmamaktadır. Yani yoksulluk nafakası ödemekle yükümlü tarafın kusurunun olup olmamasının bir önemi yoktur. Önemli olan nafaka alacak tarafın kusurunun, diğer taraftan daha ağır olmaması ve nafaka ödenmemesi durumunda yoksulluğa düşülecek olmasıdır.
Halk arasında her ne kadar genellikle “nafaka” tek bir kavram gibi anlaşılsa da hukuk sistemimizde nafakanın üç farklı türü bulunmaktadır. Bunlar:
- Tedbir nafakası; dava süresince eşin veya çocukların geçimini sağlamak için verilir.
- İştirak nafakası; boşanma sonrası çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katkı amacıyla ödenir.
- Yoksulluk nafakası; boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek tarafa hükmedilen sürekli bir ödemedir. Şu an için hâkim olan görüşe göre ömür boyu yoksulluk nafakası bir ceza olmayıp, sosyal adaletin bir sonucudur.
Her ne kadar nafaka miktarı belirlenirken, mahkemeler tarafların gelir durumuna, sosyal statüsüne ve kusur oranına bakılırsa da uygulamada çok büyük adaletsizliklerin olduğu görülmektedir. Özellikle belirli bir gelir düzeyine ulaşmış bazı kişiler genellikle vergi kaçırmak, daha az vergi vermek amacıyla gerçek gelirlerini sakladıkları için boşanma aşamasında örneğin bir şirket sahibi kendisini şirkette sigortalı olarak gösterip çok az nafakalar öderken, maaşı belli olan bir memur, bir işçi milyon TL’lik şirketin sahibi olan ancak kendisini sigortalı gösteren kişi ile aynı veya daha fazla nafaka ödeyebilmektedir. Bu duruma bizzat birçok boşanma davasında bizzat şahit olunmuştur.
Tam kusurlu eşin nafaka hakkı bulunmazken kusurların eşit olması veya birbirine yakın olması veyahut bir tarafın tam kusurlu olmaması durumunda diğer tarafa nerede ise ömür boyu nafaka ödemek zorunda kalabilmektedir. Bunun ise adaletsizliği ortadadır. Özellikle çok kısa süren evliliklerde ve diğer durumlarda evliliğin süresi de gözönünde bulundurularak nafaka konusunda yeni bir kanun çalışması bulunmaktadır. Böylece ömür boyu nafakaya mahkumiyetin ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. Örneğin beş yıl evli kalan bir çiftten bir taraf diğerine bazen 10-15 yıl, belki daha fazla süre nafaka ödeyebilmektedir. Ancak tüm olumlu olumsuz görüşlerin, uygulamaların yanında bir tarafı inşa ederken diğer tarafı da yok etmemek gerekmektedir.
Nafaka borcunun ortadan kalkması tarafların ortak kararı ile anlaşmaları dışında TMK m. 176/3’te; “İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır”, şeklinde kaleme alınmıştır.
Buna göre alacaklı tarafın yeniden evlenmesi, taraflardan birinin ölmesi durumunda kendiliğinden ortadan kalkar. Nafaka alacaklısı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde de mahkeme kararıyla ortadan kaldırılır.
