2024 YILI İCMALİ
Koskoca bir seneyi geride bıraktığımız bu günlerde oturup geriye bakarak, neler yaşadığımızı hatırlamak gerek diye düşünürüm hep. En yakın tarihimizde olan bir olayla başlayıp geriye doğru gidelim ne dersiniz?
İşçi haklarını korumakla görevli Türk-İş genel başkanı olan zat, işveren ve hükümet yetkilileri ile pazarlık masasına oturup, işçinin hakkını söke söke alması gerekirken, korkak pehlivan gibi ‘Yiğitliğin 10 da dokuzu er meydanından kaçmaktır’ deyimini doğru kılacak bir davranışla, pazarlık masasından kalkıp gitmesine şahit olduk. Dilerim hak etmediği Türk -İş Başkanlığı koltuğunu da bırakıp gider ve işçi hakkını gerçekten savunan bir Pehlivan oturur o koltuğa.
Türkiye’nin gündemine, 21 Ağustos 2024 tarihinde oturan, aile içi bir cinayetin karar duruşması yapıldı ve şüpheli Anne, Amca ve Abi ye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, mahkeme tarafından karara bağlandı. Kamu vicdanını susturmak adına verilen bu kararın altı bomboş kaldı. Kim? Ne için? Bu cinayeti işledi sorusu hala cevapsız kaldı.
Balıkesir de mühimmat fabrikasında, ihmalden kaynaklanan büyük bir patlamada 11 vatandaşımız hayatını kaybetti. Ayrıca, iki ayrı yerde meydana gelen helikopter kazasında 11 can hayattan koptu gitti. Bu sıradan iki kaza değil, pilotların ihmali olan iki kaza. Pilotların düşüncelerinin içinde, helikopter kumandası yanında, geçim zorlukları mı vardı? Kimbilir?
Gerçek bir neden, belge veya kanıt olmadan güneydoğuda AKP yönetiminden olmayan dört Belediye başkanları görevlerinden alındı. Halkın oyları ile seçilmiş bulunan bu yöneticilerin yerine, İktidar Partisinden kişilerin KAYYUM olarak atanması doğru olabilir mi? Halk iradesinin hiç sayılması demokrasi ile nasıl bağdaşır?
Türkiye’nin önemli bir kurumu olan TUSAŞ’ın, Kazan ilçesindeki tesisine, Ekim ayında PKK tarafından bir saldırı düzenlendi. İnsanın hep aklına, ülkemizde bir istihbarat eksikliğimi var diye sorular gelmekte. Ülkede meydana gelen çok önemli olayların berisinde, istihbarat eksikliği hep görülmekte.
Hem İsrail’i kınamaktayız hem de İsrail’le ticaret yapmaktayız. Bu nasıl bir denklem anlamakta güçlük çekmekteyim. Taa Brezilya’nın Rio De Janeiro kentinde düzenlenen G20’ler zirvesine gidip, ahkam keseceksiniz, sonra gemilerle İsrail’e mal göndereceksiniz? Bu ne iş? Bari çıkın ortaya UCM, Uluslararası Ceza Mahkemesinin NATENYAHU hakkında tutuklama kararına uyacağız deme cesareti gösterin, demezler mi adama?
Antalya’nın Sarısu -Tünektepe arasında işleyen teleferik hattını taşıyan direklerden birinin devrilmesi sonucunda, bir kişi hayatını kaybetti. Dünyanın başka hangi ülkesinde böyle bir olay meydana gelir diye hiç düşündünüz mü? Genelde teleferik projeleri, 0 hataya göre planlanır ve uygulanır projelerdir. Ama işin içine TÜRK gibi kelimesi girince iş değişir.
İstanbul’da, Beşiktaş’ta bir apartmanın zemin katında, şaibeli tadilat ile yapılan gece kulübünde çıkan yangında, 29 vatandaşımız hayatını kaybetti. Tıpkı Türk usulü bir uygulama sonucu. Kaçış veya tahliye yolu olmayan bir gece kulübü.
Yerel seçimler sonucunda 207,848 sandıkta kullanılan oylarla Cumhuriyet Halk Partisi 14, Adalet ve Kalkınma Partisi 12, Yeniden Refah Partisi 1, HEDEP ise 3 büyük şehir Belediye başkanlığı elde etti. Bu seçim sonuçlarına iktidar partisi hiç memnun kalmadığını, bazı belediye başkanlarını hükümet delilsiz, kanıtsız sebeplerle görevden almaları, hatta SSK prim borçlarını tahsil etmek için Bakanların zor kullanmalarını, bizzat Cumhur tarafından dikte edilmesine siz ne dersiniz?
Hatırlarsınız Adıyaman, Malatya ve Kahraman Maraş ta deprem yaşadık. ‘İmar Barışı’ adı ile, zamanın İmar ve İskan Bakanı tarafından bir kanun, Meclisten çıkartılmıştı. Kaçak yapılar, hesapsız bina tadilatları sonucunda, yörede meydana gelen depremde yüzlerce bina yıkıldı. Bu depremde binlerce vatandaşımız, hatta KKTC’den gelen bir spor takımı, bu enkazların altında can verdi. Yine ŞUBAT ayı Erzincan’ın İLİÇ ilçesinde yığılan altın madeni düzensiz hafriyat yığılması sonucunda meydana gelen toprak kaymasında 9 işçi hayatını yitirdi. Bu canlar bugün hala toprak altında. Bu insan hatalarının sorumlusu, maden sahasının dengesiz genişletilmesinden sorumlu insanlar, ruhsatın altına imza koyanlar yerine, tali kusurlu insanların tutuklanması hangi vicdanı susturur sizce?
Milyonlarca ilk okula giden çocuklar normal beslenemediğinden zihin ve beden gelişiminde eksiklik oluştuğunu, tabiplerin feryadından öğrenmekteyiz. Çocuklar bizim geleceğimiz, bu vatanı onlara teslim edeceğiz. Onlar yeterince iyi beslenemezse, nasıl bir gelecek bekliyor bu ülkeyi, hiç düşündünüz mü? Onların bu ihtiyaçları dururken 55 milyon dolar ödeyerek bir pilotu, Amerika’daki bir uzay programı içinde uzaya gönderilmesi sizce ne kadar doğru?
Bu arada 2018 yılında meydana gelen ÇORLU tren kazasında kusurlu olan kişilere, mahkeme, suçlu olduklarına inandıkları sorumlulara ceza verdi. Bu olayda tren yolu inşaatını yapan firma yetkilileri ise, sorumlu tutulmayarak, birileri tarafından korunduğunu düşünmekteyim.
En son konu ise, BEBEK ÖLÜMLERİ adıyla bilinen, İstanbul’da, bilhassa özel hastanelerde yeni doğan bebeklerin, sıklıkla ölmelerindeki ana hedefin, SSK’ kurumundan kazanç sağlamaya dayandığının ortaya çıkması sürecinde, sorumlu olan zamanın İstanbul İl Sağlık müdürü, Bu günün Sağlık Bakanı ve olaya karışan özel bir hastanenin sahibinin, eski bir Sağlık Bakanı olması, size ne anlatmakta? Hatta bu şaibenin içinde olması ihtimali, adliyeye taşınan bu davada, hangi vicdanları susturmak adına Mahkemelerden bir karar çıkacağını, 2025 senesinde merakla bekleyeceğiz diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.