6 ŞUBAT DEPREMİ ve KİFAYETSİZ MUHTERİSLER

YAYINLAMA: 06 Şubat 2025 / 00.00 | GÜNCELLEME: 05 Şubat 2025 / 20.08

6 Şubat 2023'te Kahramanmaraş merkezli 11 ilde meydana gelen depremler, Türkiye'nin en büyük felaketlerinden biri olarak kayıtlara geçti. 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki ana ve birçok artçı depremler, 11 ilde doğrudan kırılmalara ve büyük yıkımlara yol açtı.

11 vilayette yaşayan halk “Toprak ana bizi salladı ama Devlet baba görmezden geldi” diye çok üzülmekteler ama görmezden gelenin “devlet” değil, devletin tüm gücünü elinde toplamaya çalışan garabet yönetimin hükümeti olduğunu fark edemiyorlar.

Deprem sonrasında eylemden çok, bolca söyleme boğdukları halka “Yeri gelir 11 oluruz” dediler ama 48 ay geçti, yeri hala bir türlü gelemedi. Anladık ki “Bir oluruz, diri oluruz, iri oluruz” demekle bir olunmuyormuş . Neticede halk hala kaygılı, öfkeli, yoksul, çaresiz, hatta evsiz.

Sözü çok uzatmadan rakamsal kayıplar ve başarısızlıklarıyla 6 Şubat depreminin ikinci yıldönümünü özetlemek isterim:

11 il, yaklaşık 14 milyon kişi 6 Şubat depreminde zarar gördü. Resmi rakamlara göre 50783 canımızı kaybettik, 107.204 kişi yaralandı. 227.027 bina ağır hasar aldı. 1,5 milyon yurttaşımız evsiz kaldı ve 3 milyon yurttaşımız da göç etti.

Artık hepimiz biliyoruz ki kurtarma çalışmaları bölgede çok geç başladı. Bu konuda en deneyimli güç olan asker,” Darbe yapar” gibi paranoyak bir korkuyla, kışlasından çıkarılmadı. İlk 48 saat, halk kendi gücüyle ayakta kaldı ve birbirine çaresizlikle derman olmaya çalıştı. Yerel yönetimler, AFAD ve STK'lar arasında çok ciddi bir bilgisizlik, eğitimsizlik ve iletişimsizlik vardı. Yardımların organizasyonunda büyük aksaklıklar ve yolsuzluklar oldu, Ferasetli Türk halkının hemen yola çıkardığı yardımlara günlerce ulaşılamadı. Kriz yönetiminden sorumlu kişiler, narkoz altındaymış gibi sürekli “Talimat beklediklerini” sayıkladılar. Kifayetsiz muhterisler de ne yapacaklarını bilemediler.

Göçük altında kalıp, yaşam savaşı verenlere ulaşabilmek için, bizler, tüm afet bölgelerinden sağ kurtulanların wifi şifrelerini kaldırmalarını ve erişimi sağlamaya çalışırken, yönetici akıl sosyal medya platformlarına erişim kısıtlamaları getirdi.

Bizzat kendi gözlerimle görüp tanık olduğum beceriksizlikler hepimizi çileden çıkarttı. Tursapnet gibi çok duyarlı ve donanımlı bir seyahat acentaları grubunun üyesi olmam sebebiyle, arkadaşlarımın hemen ilk gün yola çıkardıkları 50 karavanı nereye koyacağımız konusunda Gaziantep Kriz masasıyla temas kurdum. Oradaki yetkili “Şimdi karavan turizminin zamanı değil” dediğinde küçük dilimi yutuyordum. O günlerde 50 karavan, 150 ailenin soğuktan donmaması demekti. Ben karavan alanı isteme çabalarımı yetkililere anlatmakta büyük zorluk çekince, zamana karşı yarıştığımız için, onları başka deprem bölgelerine yönlendirdik. Yine aynı şekilde çok yüksek standartta, çift tabanlı kışlık 60 çadır için de yer gösterecek yetkili bulamadılar ve bölgeyi hiç bilmeyen bir kaymakama teslim edilebileceğini söylediklerinde, o çadırları daha iyi ve tarafsız inisiyatif kullanacak başka bölgeye yolladık. Bölgede akıllara zarar lojistik hatalar yaşandı.

Deprem sonrasında milyarlarca liralık bağışın akıbeti konusunda şüpheler hala mevcut. Bazı yardımların, aylar sonra, belediyelerin ramazan yardımlarıymış gibi dağıtıldığı haberleri manşetlerde yerlerini aldı.

Küçüklüğümüzde, kocaman kalplerimizle bağış zarflarına harçlıklarımızı koyup, övünçle yolladığımız Kızılay’ın, depremdeki inanılmaz fırsatçılığını anlatmaya gerek bile duymuyorum. Bu muhteşem kurumu öyle değersizleştirdiler ki, halk artık kanını bağışlamakta dahi tereddüt ediyor.

Tüm bu konular, 6 Şubat depreminin neden büyük bir ekonomik ve psikolojik yıkıma yol açtığı hususunda fikir veriyor sanırım.  Toplanma alanlarına inşaat dikilmesi, yardım malzemelerinin, yöneticilerin hazırlıksızlığı, müdahaledeki gecikmeler ve afet yönetimindeki zaaflar nedeniyle birçok hayat kurtarılabilecek durumdayken, göz göre göre canlarımızı toprağın altına defnetmek zorunda kaldık. Hala yakınlarını bulamayan vatandaşlarımız var ve bu halkta çok büyük bir öfkeye yol açtı.

Geldiğimiz noktada, bu büyük felaketin üzerinden 48 ay geçmiş olmasına rağmen, depremzedelere verilen sözlerin büyük ölçüde tutulmadığını görüyoruz.

Örneğin, “AKP Genel Başkanı Erdoğan, 850 bin konut ve işyeri yapılacağını söyledi ve bunların 319 bininin bir yıl dolmadan teslim edileceğini vadetti. Ancak iki yılın sonunda bile bu sözlerin çok gerisinde kalındı” diyen Dervişoğlu, sadece 201 bin 688 bağımsız bölümün teslim edildiğini hatırlattı.

“Hatay’da 254 bin konut yapacağız dediler, 45 binini teslim ettiler. Maraş’ta 112 bin konut sözü verildi, ancak sadece 34 bin teslim edildi. Malatya’da ise 103 bin konut yapılacağı belirtildi, fakat yalnızca 26 bin vatandaşımıza konut teslim edilebildi” diyen Dervişoğlu, başarı oranının yüzde 23’te kaldığını söyledi.

Deprem yardımları ve vergileri adı altında 100 milyar TL ye yakın bağış toplandı ve bunların nereye sarf edildiğini bilmiyoruz.

CHP Mersin Milletvekili Talat Dinçer, 6 Şubat Kahramanmaraş depremi sonrası yaşanan sorunlar ve hükümetin verdiği sözleri yerine getirmemesiyle ilgili olarak TBMM Başkanlığı’na 10 maddelik bir soru önergesi sundu. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın yazılı olarak cevaplaması talebiyle verilen önergeyle yazımı bitireyim:

Hükümet, 200 bin konut inşa etme vaat etti, fakat sadece bir kısmı tamamlandı. Depremzedeler hâlâ konteynerlerde yaşamaya devam ediyor. Verilen bu vaatlerin yerine getirilmemesini, nasıl açıklıyorsunuz?

100 milyar TL’lik bağış toplandı, ancak yardımların çoğu afet bölgesine zamanında ulaşmadı. Ne kadarı afet bölgesine kullanıldı, kullanılmayan tutarın açıklamasını yapar mısınız?

200 bin konut inşa edilmesi vaat edildi ancak hâlâ birçok aile kalıcı barınma çözümüne kavuşamadı. İnşaat sürecindeki aksaklıklar ve gecikmelerin sorumlusu kimdir ve hükümetin bu konuda neden sorumluluğunu yerine getirmediği sorusuna nasıl cevap vereceksiniz?

Hükümetin afet sonrası topladığı yardımların yaklaşık yüzde 80’inin hala depremzedelere ulaşmadığı iddiaları var. Yardımların büyük bir kısmının nereye gittiğini açıklamadan nasıl geçiştireceksiniz?

Afet sonrası sağlık, gıda ve barınma hizmetleri konusunda yaşanan büyük aksaklıklar, hükümetin afet yönetimindeki beceriksizliğini gözler önüne seriyor. Bu durumu nasıl açıklayabilirsiniz?

Kriz anında, halkın temel ihtiyaçlarını karşılayacak yeterlilikte bir yönetim anlayışı göstermeyen hükümetin, gelecekte benzer bir felakette nasıl bir çözüm üreteceğini düşünüyorsunuz?

Konteyner kentlerde hala zor şartlar altında yaşamaya devam eden vatandaşlar için hükümet neden daha hızlı bir çözüm üretemedi? Söz verilen yardım ve barınma alanlarının organize edilmesinde neden bu kadar geç kalındı?

İnşaat süreçlerinde yaşanan aksaklıkların ve yardımların dağılmasındaki gecikmelerin hükümetin olası ihmali veya hatalı yönetimi sonucu olduğu düşünüldüğünde, bu durumu örtbas etmek yerine halkın karşısına çıkarak sorumluluğu üstlenmeyecek misiniz?

Hükümetin verdiği sözler doğrultusunda yapılan hiçbir somut adım görülmedi. Afet bölgesinde yaşayan vatandaşlar hâlâ çadırda, konteynerde yaşarken, hükümetin bu konuda sorumluluğu kabul etmemesi, halkı ikinci plana attığını mı düşündüğünüzü gösteriyor?

Sizler bu kadar süreçte bir konteyner veya çadırda aileniz ile birlikte kış şartlarında hayatınızı idame ettirebilir miydiniz? Sizin kendinize sormadığınız bu soruyu biz orada yaşayan vatandaşlarımız adına size soruyoruz?

 

6 ŞUBAT DEPREMİ ve KİFAYETSİZ MUHTERİSLER
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *