AYDIN NAMUSU

YAYINLAMA: 27 Mart 2025 / 00.00 | GÜNCELLEME: 26 Mart 2025 / 10.39

Her düzgün insanın paradan, şöhretten daha çok öncelediği, olmazsa olmaz üç erdemi “Namus”, “Vicdan” ve “Ahlak” diye düşünüyorum.

Bunların varlığı; dürüstlük, paylaşma, güven, adalet, huzur, itibar gibi temel değerleri de peşlerinden sürüklüyor.

Yaşadığımız bu çok çalkantılı günlerde görüyoruz ki son derece varlıklı, güçlü ama namus, vicdan ve ahlakı olmayan insanların  toplumdaki değerleri de yok hükmünde. Halkın çok adil bir yargılama sistemi var ve namussuz, ahlaksız, vicdansız insanlar ne kadar varsıl ve güçlü olurlarsa olsunlar bu değerlendirmeyi kendi lehlerine çeviremiyorlar, toplumsal saygıda karşılık bulamıyorlar.

Namus, vicdan ve ahlak kavramları hem kişisel hem de toplumsal düzeyde düzeni, güveni ve adaleti sağlayan unsurlar.

Ahlaki değerleri zayıf olan insanlara, bir gün doğruyu söyleseler bile güvenemiyoruz.

Doğru ile yanlışı elbette eğitimle ama en çok da vicdanımızla ayırt ediyoruz. Haksızlık yaptığımızda, kendimizi çeşitli şekillerde avutsak bile, içimizde bir sızı oluyor ve hiç gitmiyor. O yüzden ahlak kurallarına bağlı kalarak adaleti koruyoruz. Kendimizi olduğu kadar, haksızlığa uğrayan bireyleri de kolluyoruz. Bu duygular kişisel dinginliğimizi ve iç huzurumuzu besliyor. Vicdanımız rahat olduğunda, kararlarımızın ve eylemlerimizin sonucundan pişmanlık duymuyor, çok iyi hissediyoruz. Toplumsal düzen ve uyum da böyle sağlanıyor. Saygınlık, güvenilirlik ve onurumuzu da böyle kazanıyoruz.

Yaşadığımız günlerde yapılan haksızlıklara karşı, elimizdeki tüm kısıtlı olanaklara rağmen, genç, yaşlı, ortak duruş sergilememizin altında toplumumuzun bu kadim değerlerin olduğunu görüyor ve çok mutlu oluyorum, çünkü cumhuriyet değerlerimizi de ancak bu yürekli, düzgün, güvenilir insanlar koruyacak ve ilelebet yaşatacak, biliyorum, inanıyorum.

“Aydın namusu” denilen, çok onurlu ama çok da sorumluluk gerektiren bir kavram var.

"Aydın namusu" kavramı, aydın olduğunu düşünen insanın topluma ve gerçeğe karşı taşıdığı ahlaki sorumluluğu ifade ediyor. Bu kavram, aydının yalnızca bilgi üretmekle veya sanatsal eserler ortaya koymakla kalmayıp, aynı zamanda doğruluk, adalet ve etik değerlere bağlı kalması gerektiğini de içeriyor. Bunlara bağlı kalmak da yetmiyor, eğer toplumda bu değerler zarar görüyorsa, bunu dimdik ve yüksek sesle ortaya çıkarması, toplumun dikkatini çekmesi ve düzeltilmesi için çaba sarf etmesi gerekiyor.

Özellikle Türkiye gibi, zor günlerden geçen ülkelerde, eleştirel düşüncenin ve entelektüel dürüstlüğün önemi çok büyük, çünkü  aydın namusu gerçeğe sadakati gerektiriyor.

Ülkemizde gerçekleri çarpıtmadan, baskıdan korkmadan, gerçeğe sadakat göstermek hiç kolay değil. Özellikle maddi olarak kaybedeceği çok şeyi olduğunu düşünen insanlar bir türlü gerçekleri dile getiremiyorlar. Suya sabuna dokunmadan yaşamayı ve başlarını diğer tarafa çevirmeyi tercih ediyorlar.  Bağımsız olamıyorlar.  Çıkar gruplarının, iktidarın veya popülist akımların etkisinde kalmadan fikir üretmelerini bırakın, bunları konuşmanın bile korkusu içindeler.

Aydın namusu, kişilere toplumsal sorumluluğu da öğretmek ve gözetmek zorunda. Halkı doğru bilgilendirme, eğitme ve gerektiğinde eleştirel bir duruş sergileme görevi “Namus, vicdan ve ahlak” kavramlarını koruyabilmek için çok önemli. Bunun için de sansüre veya oto sansüre karşı durarak özgürce düşünebilmek ve yazabilmek gerekiyor.

Çoğu zaman, bizimki gibi, tek bir odaktan manipüle edilen toplumlarda, fikirlerini baskı ve tehdit karşısında dahi savunabilmek, toplumun genel kanılarını sorgulamak, dogmalara teslim olmamak, eleştirel düşünceyi yüksek sesle sözcüklere dökmek elbette hiç kolay değil.

Gerçeklerin bilerek saklandığı ya da rahatça çarpıtıldığı günlerde, ezilen, haksızlığa uğrayan insanların sesi olmak, tehdit, baskı veya dışlanma korkusuyla susmamak, zor zamanlarda bile ilkelerinden vazgeçmemek, tarihin ve geleceğin önünde hesap verebilir bir duruş sergilemek çok fedakarlık gerektiriyor elbette…

Gerçek bir aydın, konfor alanında kalıp sessizleşmeyi değil, bedeli ne olursa olsun doğrudan ve haktan yana olmayı seçiyor. Aydın namusu, sadece bilgi sahibi olmak değil, bilginin sorumluluğunu taşımak ve gerektiğinde bedel ödemeyi göze almaktan geçiyor.

Gerçek aydın: “Ya ömrümüze girip oturan kıştan kurtulacağız ya da güneşin bile aydınlatamayacağı bir karanlığa yuvarlanacağız.” şeklinde özetlenen Türkiye’nin durumunda; elbette ilki için, tüm zorluklara göğüs germeyi görev biliyor.

 

AYDIN NAMUSU
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *