Kendini akıllı zanneden aptal ve cahiller!..

YAYINLAMA: 01 Kasım 2012 / 18.00 | GÜNCELLEME: 01 Kasım 2012 / 18.00

Dün Milliyet gazetesinde Metin Münir “Akıllılar kuşku içinde, aptallar emin olursa” başlıklı bir yazı kaleme almıştı.

Münir, “Özetle, aptallar aptal olduklarının farkına varmayacak kadar aptal, cahiller cahil olduklarının farkına varmayacak kadar cahil oldukları için kendilerini akıllı ve bilgili sanırlar. Bu onları cesaret ve kendine güvenle doldurur” diyor.

 

Hani bizde de bir laf vardır ya, “Cahil cesaretli olur” derler!

Korkmadan, çekinmeden, utanmadan yapılan işler vardır. “Bi şey olmaz ya! Olsa da hallederiz!” diyerek hayasızca yapılan işleri yutturacaklarını sanan cahil ve aptallar vardır. Münir özetle bunu anlatmak istiyor. Sonra da bu fesefenin bilimsel olarak araştırmasını yapan Cornell Üniversitesi’ne atıf yapıyor, şöyle diyor:

Dünya kifayetsiz muhterislerle doludur ve bunlar her yerde hak etmedikleri konumlardadırlar.
Meclis’te, bakanlar kurulunda, bürokraside, askerde, büyük şirketlerde, küçük şirketlerde, üniversitelerde, okul sıralarında... Hayatın her yolunda karşınıza çıkarlar.
Her yer “Buraya nasıl gelmiş,” diye şaştığınız, insanlarla doludur.
Neden akıllı ve bilgili kişiler alt kademelerde boğuşurken akılsız ve cahiller hızla basamakları tırmanır?
Geçen gün bir okuyucumdan aldığım iletiden sonra bu muamma çözüldü.
İleti Dunning-Kruger etkisinden bahsediyordu... Eminim duymuşsunuzdur.”

 

Ben Dunning-Kruger Sendromu’nu iki sene önce yazmıştım. İşte o yazım…

                                                                              ***

Dunning-Kruger Sendromu

Televizyon izlerken birilerine bakıp da “Ya bu adam bu sığlıkla nasıl buralara gelebilmiş” diye düşündüğünüz oldu mu hiç?

Ya da işyerinizde sizinle aynı ya da daha üst aşamada bir görevde olan bazıları, sizde büyük şaşkınlık uyandırdı mı? Onlara bakıp “Bu cahillik, kendini bilmezlik nasıl fark edilmez” diye iç geçirdiniz mi?

                                          ***

Justin Kruger ve David Dunning adlı iki ABD’li bu hissi çok yaşamış olacak ki, iki psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir teori ortaya attı:

“Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır!”

Bunun üzerine bir araştırma başlatıldı. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşıldı:

*Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.

*Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.

*Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.

*Eğer nitelikleri beli bir eğilimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.

Bitmedi...

Cornell (*) Üniversitesi’ndeki öğrenciler arasında bir test yapıldı ve klasik “nasıl geçti?” sorusuna öğrencilerden yanıt istendi.

Soruların yüzde 10’una bile yanıt veremeyenlerin “kendilerine güvenleri” müthişti. Onların “testin yüzde 60’ına doğru yanıt verdiklerini” düşündüklerini; hatta “iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları” ortaya çıktı.

Soruların yüzde 90’ından fazlasını doğru yanıtlayanlar ise “en alçakgönüllü” deneklerdi; soruların yüzde 70’ine doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlardı.

Tüm bu sonuçlar bir araya getirildi ve Dunning-Kruger Sendromu’nun metni yazıldı:

“İşinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan ‘yetersiz’ kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!

Ancak bu ‘cahillik ve haddini bilememe’ karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturur.

‘Eksiler’ kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür.

Sonuçta, ‘kifayetsiz muhterisler’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler...

Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında ‘fazla alçakgönüllü’ davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini bekler. Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler. Muhtemelen üstleri tarafından da ‘ihtiras eksikliği’ ile suçlanırlar...

N’olur fazla mütevazı olmayın!..

“Siz de çevrenize şöyle bir bakın” diyeceğim ama eminim bu satırları okurken bile aklınızdan bir dolu yüz, bir dolu isim geçti.

Bence Dunning ile Kruger’in bu çalışmalarıyla 2000’de, Nobel yerine Harvard Üniversitesi’nin Ig Nobel’ini alma nedeni “cahil olmalarıydı.”

Gönlümün nobelini bu ikiliye vererek, Bertrand Russel’ın bir sözünü hatırlatalım:

“Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”

 

(*) Ivy League Schools, ABD’nin en iyi üniversitelerinin bulunduğu bir birlik.

 

 


 

 

Asri Mezarlık

 

Dün babamın vefatının 17’inci yılını anmak için gazetede çalışan arkadaşlarımızla birlikte gittiğimiz Asri Mezarlık’ta karşılaştığımız nahoş bir olayı yazmıştım.

17 yıl önce diktiğim ve emekle büyüttüğüm çam ağaçlarının yanmış olduğunu görünce üzüldüm ve mezarlığın sahipsiz durumunu bir ileti ile Dr. Asım Güzelbey’e bildirdim. Mezarlıkta yolların gaspedilerek, parsellenip satıldığını da ayrıca şikayet ettim.

                                                                              ***

Büyükşehir Belediye Başkanı konu ile ilgelenmiş olmalı ki, Asri Mezarlık’da yolu kapatıp aile mezarlığı alan şahıs beni telefonla aradı. Neden şikayetçi olduğumu sordu.

Ben mezarlık müdürü ile işimi hallettim. Bunun Asım Bey’le ne ilgisi var ki!” dedi.

                                                                              ***

Fikret Kitapçı’nın ne işle iştigal ettiğini bilmediğim için şöyle tanıtayım: Emekli belediye avukatı ve siyasetçi Orhan Kitapçı’nın oğlu.

Hani “Hem kel hem fodul” derler ya, beni arayıp sitem etmesine şaşırdım! O da herhalde, “Nolmuş yani, sana mı düştü derdi!” diye düşünmüş olmalı!

                                                                              ***

Asri Mezarlık 1937 yılında açıldığında aileler mezar yeri satın almışlar.

Almayanlar da olmuş, çünkü garip bir inanç var ya, mezar yeri alırsan seni çağırırlar, erken ölürsün!..

Uzun yıllar sonra herşey değişince, oğullar aile mezarlığı yeri aramaya başladılar. Kendilerini ‘ekabir’ zannedenler de ‘en iyi yer bizim olmalı’ safsatasından hareketle torpile başvurup veya akrabalarını istismar ederek haksız, adaletsiz yer kapmaya çalışıyorlar.

                                                                              ***

Aslında bu gibi hassas ve duygusal konuları tartışma hoş değil. Başkalarının hakkını gaspetmek sorumsuzluğunu kınamakla yetinmek istiyorum.

 

 

                

 

 

 

Kendini akıllı zanneden aptal ve cahiller!..