AMEN

YAYINLAMA: 22 Ağustos 2025 / 00.00 | GÜNCELLEME: 21 Ağustos 2025 / 12.47

Mısır tarihinin her bölümü incelenmesi gereken bilgilerle doludur. Bu medeniyet ülkesinin içinde dünyanın 7 harikasının biri bulunmaktadır. Diğer harikaların ikisinin de ülkemizde olduğunu kaç kişi hatırlar bilmiyorum. Efes Artemis tapınağı ve Halikarnas Mozolesini herkesin hatırlamasını beklemeyiz. Mısır’ın firavunlar döneminin MÖ 1350’li yıllarda 18’inci Hanedan firavunları tarafından yönetildiğini bilinir. Genelde firavunların isimlerinin başına I veya II hatta III rakamları gelip sonra AMENHOTEP gibi isimlerle anılırlar. Çok tanrılı din anlayışı yaşanan Mısır’da, uhrevi değerlerin olduğu bu ülkede, her tanrısal gücün rahipleri bulunurdu. 

Genelde inançlar yönünden insanlara tanrıların baskıları anlatılır ve rahipler bununla beslenirdi. Yani uhrevi hayatın gazabından bu rahipler insanları korurdu. Her şeyi vaat edip gücü ellerinde tutmaları, onlara güven vermekteydi. O tarihte NİL nehri, ülkenin yaşam anahtarı olarak bilinirdi. Nil senede iki defa taşar, toprağa bereket getirirdi. Ancak bu taşma büyük boyutta olursa, NİL nehrinin gazabı olarak nitelenir, ona adaklar adanırdı. Rahipler her zaman hem halkı hem de Firavunları, sahip oldukları güçleri ile kontrol ederlerdi. 

Ülke yönetiminde ‘Güç’ bir anlamda din Tüccarlarının elinde, istedikleri gibi oynayacakları bir enstrüman olduğunu görmekteyiz. Hani bugüne gelelim, ne değişmiş diye kendimize soralım derim, her zaman. 

III Amenhotep’in eşi kraliçe TİYE’den doğan çocukları Thutmosis ve IV Amonhotep, Mısır’ın gelecekteki Firavunları olarak görünür. Ancak Thutmosis, genç yaşta ölür. Bu nedenle III Amenhotep’in ölümü sonrası, IV Amenhotep MÖ 1353’de Firavun olarak ilan olunur. İsimlerinin başları hep AMEN ile başlayan firavunların bu isimlerinin ilk hecesi, birçok dinde, ibadette karşımıza ‘Amen’ veya ‘Amin’ olarak çıkmakta. 

IV Amenhotep’in Firavun olduktan sonra ismini değiştirip döneminin 5’inci senesinde AKHENATON olarak anılmak istediği bilinir. Akhenaton ayrıca çok tanrılı dini bırakıp, tek tanrılı bir dini ülkede yerleştirmek için baş şehri TEB’i terkederek, yeni inşa edilen TEL EL AMARNA’ya taşınır. Yerleştirdiği yeni dine de ATON dini olarak ilan eder. İşte kıyamet burada başlar. Ellerindeki oyuncakları kaybeden rahipler, halkı isyan etmeye kışkırtır. Yeni yerleşim yeri TEL EL AMARNA’da zengin ve fakir ayrı yerlerde değil aynı yerlerde yaşamaya başlarlar. Bundan halk mutlu olur, ancak rahipler ellerindeki gücü kaybettiklerinden, çok kızarlar. Tel El Amarna, sadece Nil nehrinden gelinebilecek bir yerleşim yeridir.  Bu nedenle korunaklı bir şehir konumundadır. 

Akhenaton, Tel El Amarnada çok büyük bir tapınak inşa ettirir. Bugün bile sadece birkaç sütunu ayakta kalan bu tapınakta, sadece tek tanrıya ibadet edildiği bilinir. ATON dininde rahipler yerine din adamları bulunurdu. Tapınakta dini ayinleri onlar yönetirdi. Akhenaton’un eşi, Mısır tarihinde iz bırakan bir Kraliçe olarak bilinir. NEFERTİTİ. Onun oğlu, dünya tarihine altın harflerle kazınan bir Firavun, TUTANKHAMON.

Ancak Mısır’da eski rahipler güçlerini kaybettiklerinden, Firavuna karşı olan nefretlerini ve bilhassa TEK tanrılı bir dini kabul etmediklerinden, her türlü hileyi kullanarak tekrar güçlerini kazanmaya çalışırlar. Bunun için her yola başvururlar. Çok genç yaşta Akhenaton ölür. Onun ölümüne herkes üzülür, ancak rahipler sevinir. 

Eski başşehir TEB’de başka hava, TEL EL AMARNA’da başka bir hüzün oluşur. Nefertiti Mısır ı, oğlu Tutankhamon firavun olana dek yönetir. Oğluna danışarak tek tanrılı dini bırakıp, tekrar çok tanrılı dine geri dönmeyi kararlaştırır. Bu kararda oğlu Tutankhamon’un da etkisi olur. Rahiplerin katkısı ile Tel El Amarna’yı yıkarlar ve TEB şehrine geri dönerler. 

TEB’e geri döndüklerinde, TUTANKHAMON 9 yaşındadır ve Mısır’ın en ünlü firavunu olur.     

Yıllarca firavunların mezarları aranır, hatta bugün bile bulunamayan bazı mezarlar vardır. Bu mezarların en önemlisinin Akhenaton’un mezarı olduğuna inanmaktayım. Akhenaton’un tek tanrılı dininde, tanrı için yazdığı şiiri mutlaka biliyorsunuzdur. Akhenaton’un mezarındaki duvar süslemelerinde bulunan bu şiirin, sizlere çok şey anlatacağına eminim.  Bu tarihi şiirin birkaç satırını sizlerle paylaşmak isterim:

            Tanrı Uludur Tanrı Uludur ve Birdir, Tekdir,

            Ondan Başkası Yoktur,

Bir Tanedir, Odur Her Varlığı Yaratan, 

Bir Ruhtur, Tanrı Görünmeyen Bir Ruh, 

Ta Başlangıçta Vardı Tanrı, Tek Varlıktı O,

Hiçbir Şey Yokken O Vardı, Her Şeyi O Yarattı,

Ezelden Beri Gelen Varlığı, Ebediyete Kadar Sürecek,

Gizlidir Tanrı, Kimse Görmemiştir Onu,

Arabistan’da Müslümanlığın din olarak kabulü sonrası, ibadet sırasında namaz kılınması için Bilal-i Habeşî tarafından okunan ilk ezanın cümleleri:  

Tanrı Uludur Tanrı Uludur

Tanıklık Ederim ki Allahtan başka İlah Yoktur

Yine Tanıklık Ederim ki Muhammet Tanrı Elçisidir

            Haydin Namaza Haydin Namaza

Tanrı için ibadete ezan çağrısını okuyan Bilal-î Habeşî’nin, Akhenaton’un şiirini mutlaka okumuş olduğuna inanmaktayım. Ancak bu cümlelerin her birinin ayrı yöne okunduğunu bilmekteyiz. Kendi dilimde ibadet edemediğim ülkemde, sonuna kadar açılmış hoparlörler marifeti ile her yöne aynı cümlelerin okunduğu, birbirine çok yakın 4 caminin aynı anda ezan okuması ile ses kirliliğinin doruğa eriştiği şehirlerde yaşamanın, günde 5 kez sancılı olduğu gerçeğini, kanımca Dinle uğraşanların bildiğine inanmamaktayım, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına. 

         

  

 

AMEN
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *