FIRAT’IN İNCİSİ: RUMKALE

YAYINLAMA: 11 Eylül 2025 / 00.00 | GÜNCELLEME: 10 Eylül 2025 / 16.04

Bundan önceki yazılarımda, 39 yıl önce seyahat acentam “Arsan Seyahat Merkezi”ni kurarken, Gaziantep kültür turizmi için kolları sıvadığımda, en önemli dört arkeolojik değerimizi “Kare as” olarak seçip star parçam olarak tanıtma çabalarımı anlatmış, ilerleyen günlerde onları size tek tek yazacağımı vadetmiştim.

Dülük, Rumkale, Yesemek, Zeugma” şeklinde seçtiğim kare asımdan Dülük antik yerleşimini önceki yazımda anlatmıştım. Bugün sıra Fırat’ın incisi Rumkale’de.

Rumkale, antik çağların en büyük imparatorluklarından biri olan Doğu Roma İmparatorluğu’nun en doğu sınırını belirleyen büyülü Fırat üzerinde, sarp kayaların tepesinde müthiş bir azametle tarihe yüzyıllardır meydan okuyan şahane bir kale.

Antik dönemdeki adı Hromgla iken daha sonraları Rumkale adına evrilmiş. Çok stratejik bir yükseklikteki bu kalenin Asur döneminden beri ayakta olduğu, hatta Asur Kralı III. Salmanassar tarafından M.Ö. 855'de zaptedildiği biliniyor. O dönemdeki adının "Şitamrat" olduğunu kayıtlardan anlıyoruz.  M.Ö. 9. yy sonlarında Geç Hitit dönemine de ev sahipliği yapmış bu muhteşem kale, büyülü Fırat ve Merzimen Çayının birleştiği yerde, Gaziantep’in Yavuzeli ilçesi Kasaba köyü sınırlarında tam bir mücevher değerinde.  

Şahane bir dış sur, kuleler ve kompleks odalardan oluşan gizemli geçidi olan kale, dik uçurumlarla korunmuş. 1938’de Rumkale’yi ziyaret eden Moltke’ye “Kayalığın nerede bittiğini, insan eserinin nerede başladığını söyleyebilmek çok zor.” dedirtecek kadar doğayla uyumlu mimari özelliğe sahip.  Geç Hellenistik ve Roma dönemi mimarisinin çok belirgin olduğu kalenin en ilginç yanı, inanılmaz güzel bir mimari ile yapılmış geniş ve silindirik bir havalandırma kuyusu. 8 m. genişliğindeki kuyuyu çevreleyen helozonik basamaklarla, antik dönemde yapılmış yoldan yaklaşık 75 m. adım adım inerek Fırat seviyesinin altına kadar ulaşabiliyorsunuz. Fırat’ın bereketli suyu kaleye bu yolla taşınmış. 11. yy'da Urfa Haçlı Kontluğu döneminde Hromgla'nın önemli bir merkez olduğunu ve üstelik İsa’nın havarilerinden Yohannes'in, kalede, kayadan oyulan bir odada bir süre saklanarak İncil'in nüshalarını çoğalttığını öğrendiğimde çok heyecanlanmıştım. Beni en çok harekete geçiren bilgi ise Ortaçağ'da Ermenilerin "Hromklay", Süryanilerin ise Kala-Rhomata ismiyle andıkları kale-kentin, ermeni camiası için çok önemli olmasıydı. En son azizlik mertebesine yükselen Aziz Nerses'in gotik kilisesinin kalede olması, Barşavma manastırı Ermeni kültür sevdalılarının bölgeye akın etmesini sağlayacaktı. 2000 yılında, o dönemin Türkiye Ermenileri patriği Mesrop Mutafyan ile iletişime geçtim. Kendisi de bir arkeolog olan Patrik Hazretleri konuya çok yakın ilgi gösterdi ve küçük bir heyetle Rumkale’ye geldi. O dönemde ne yazık ki bugünlerdeki gibi tekne bulmak mümkün değildi. Patrik hazretlerini büyük tekerleklerin üzerine ahşap bağlanarak yapılmış ilkel bir salla kaleye geçirdiğimi hiç unutamam.  Güçlü bir tenor olan patrik Mesrop Mutafyan, 1173 yılında Aziz Nerses ‘in yaptırdığı gotik kilisede, Aziz Nerses’e ait olan bir ilahi okudu. Tüm heyet çok duygulanmıştı. Şu anda yeryüzünde okunan Ermeni ilahilerinin hemen hepsini Aziz Nerses’in yazdığını öğrenmek beni daha da sevindirmişti. Mezarının da kilisede olduğuna inanılıyordu.

Rahmetli Mesrop Mutafyan, kaleye böyle ulaşımın çok zor olduğunu görmüştü. “Ayşe Nur hanımcığım, bu şekilde çok yorulduğunuzu, ama yılmadığınızı görüyorum” diyerek de çabalarımı ilk takdir edenlerden biri oldu. Döndükten sonraki günlerde Kasaba köyüne bölgenin ilk teknesini armağan etti. Bir süre sonra, Kasaba köyü adına hazırladığım teşekkür davetine çok geniş bir konuk grubuyla katıldı. Kasaba köyünün ilk okuluna ansiklopediler getirerek onları da mutlu etti. 

Kasaba köyü o teknenin kıymetini çok kavrayamamıştı. Yapısal olarak biraz daha geleneksel olan Kasaba köylüleri fırsatı çok iyi değerlendiremediler ama Fırat’ın karşı kıyısındaki Halfeti halkı hem çok çalışkan hem de baraj mağduruydular. O dönemin belediye başkanın da desteğiyle Fırat’ta tekneler birer birer artmaya ve bölgeye akın akın konuk gelmeye başladı. Daha sonra “Sitta Slow” (Sakin şehir ) listesine girme başarısını da gösteren Halfeti artık çok başarılı bir turizm destinasyonuydu.

Biz de gururla Zeugma, Rumkale ve Halfeti’den oluşan “Büyülü Üçgen” adını verdiğimiz turlarımızla hem Fırat’ın huzurlu coğrafyasını hem de bölgemizin mutlu insanlarını tüm turizm camiasıyla buluşturmuş, ülkemizi en doğru şeklide tanıtmış olmanın keyfini yaşamayı hak etmiştik artık…  

 

FIRAT’IN İNCİSİ: RUMKALE
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *