Bir Garip Eğitim
Hatırladığınıza eminim çünkü hiç unutmadığımız bir 10. Yıl marşımız var. ‘Çıktık açık alınla on yılda her savaştan, On yılda on beş milyon yarattık her yaştan’. Bu şiir 1933 yılında yazılmış. Aslında yazarı sadece Faruk Nafiz Çamlıbel değil, Behçet Kemal Çağlar’ın da bu güftede katkısı olduğunu bilmekteyiz.
1933 yılında Sümerbank’ın çıkardığı bir dergide Türkiye Cumhuriyeti’nin 10 yılda nereden nereye geldiğini gösteren rakamlar, resimler ve haberleri ile yayınlamış. Kaç fabrika kurulduğunu, kaç liman yapıldığını, kaç kilometre demiryolu yapıldığını koymuş ortaya.
Hatta 1933 yılında yapılan bütçede 1 milyon lira fazla vermiş genç Türkiye Cumhuriyeti’nin bütçesi. 20 Aralık 1881’de başlayan Düyun-u Umumiye’nin, Osmanlı Devleti’nin borçlarına karşı alacakları ve vergileri toplama kurumu gibi hareket eden bir teşkilat olduğu bilinir. Cağaloğlu’nda yapılan büyük bir binada çalışmış bu kurum. 1933 yılında borçlar temizlenince bu binalar İstanbul Erkek Lisesi olarak eğitim vermesi için tahsis edilmiş. Bilmem bu binayı hiç gördünüz mü? Cumhuriyet Gazetesi’nin karşısında büyük bir bahçe içinde azametli bir bina.
On yılda 2815 kilometre demiryolu yapılmış, hem de kazma kürekle yapılan bir çalışma. Elde edilen bu gelişme ile toplam demiryolu ağımız 6927 kilometreye ulaşmış. Yollar yapılmış, fabrikalar kurulmuş. İplik fabrikası, basma fabrikası, şeker fabrikası ve tekstil fabrikaları inşa edilmiş, Cumhuriyetin ilk on senesinde.
Kayıtlarda bulunan 1927 senesinde nüfus sayımı 13,648,270 olarak bilinir. 1935 yılında ise yapılan nüfus sayımında ülkemiz 16,168,018 olarak kayıtlara geçmiş. İki sayım arasında geçen 8 senede elde edilen 2.522,748’lik bir artış, ciddi bir değer olduğuna inanmaktayım. Artışın % 18.47 olduğuna dikkatinizi çekmek isterim. Bu değerin ciddi bir rakam olduğu ortada. Yıllık bazda ele alırsak % 2.3 inanılması zor bir değer.
Nüfus neye dayanarak artar hiç düşündünüz mü? Halkın yöneticilere inancı ve toplumun geleceğe dair ümitleri olursa, nüfus artar. Ülkeye sahip çıkmakla nüfus artar. Yöneticiler tarafından hedefler gösterilirse nüfus artar. ‘Adalet Mülkün Temelidir’ sözüne inanılırsa ülkede nüfusu artar. Toplum istikbalini bu ülkede gördüğü için nüfus çok hızlı artmış. Önemli olan yaşlı nüfus değil, genç nesil insanların oluşması. Bu ülkemiz için çok önemli bir kilometre taşıdır, insanların temel hak ve özgürlüklerine sahip çıkıp, nüfusun artması. Burada söylemeye çalıştığım konu, asırlar öncesinin değerleri değil, geçtiğimiz son 90 yıllık bir geçmişi dile getirmekteyim.
Günümüze gelince; değerlerin çok değişmiş olduğunu görmekteyiz. 2024 yılı verilerini ele alırsak doğurganlık hızı 1.48 çocuk olarak gerçekleşmiş. Doğan çocuk sayısı 937 bin canlı bebek. Bu rakamın 2025 senesinde 1.27 ye gerileyeceği tahmin edilmekte. Bin nüfus başına 2001’de 20.3 iken bu değerin 2024’te 11.0 gerilediğini görmekteyiz. Bunun nedenini araştırmak gerekir. Hani kürsüye çıkıp ‘GİDERLERSE GİTSİNLER’ cümlesi, son derecede yanlış telaffuz edilmiş bir hedef. Sadece doktorlar için söylememekteyim. Genç nüfus, kendi geleceklerini, bu ülkede göremediklerinden dolayı başka ülkelerde ikbal arayışı içindeler. Genç nüfus, ülkeyi yönetenlerin adam kayırma, adaletsiz düzeninden rahatsız olduklarından, ülkeyi terk etme hedeflerini gizlememekteler.
Mustafa Kemal Atatürk’ün, genç Türkiye’nin ilk yıllarında topladığı şuralardan birinin de Milli Eğitim Şurası olduğunu bilmekteyiz. Milli Eğitimi Cemaat ve Tarikatların elinden kurtarmak için önemli bir de kanun çıkardı, hem de ilk çıkan kanunların içinde, 430 sıra numaralı ‘Tevhidi Tedrisat’ kanunu 3 Mart 1924’te çıktı. Bu kanunun, eğitim kurumlarından sorumlu ve Tarikat veya Cemaatlerin faaliyetlerini kısıtlayan bir kanun olarak görmekteyiz.
Bakın ilk maddesi ne anlatmakta kanunun:
Madde 1 – Türkiye dahilinde bütün müessesatı ilmiye ve tedrisiye Maarif Vekaletine merbuttur.
Madde 2 – Şer’iye ve Evkaf vekaleti veyahut hususi vakıflar tarafından idare olunan bilcümle medrese ve mektepler Maarif Vekaletine devir ve raptedilmiştir.
Osmanlı Devleti’nin çöküş nedenlerinden birinin de bu tür cemaatler ve tarikatlar olduğunu ifade eder, tarihçiler. Bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk’ün ilk çıkarılan kanunlar arasında eğitim konusunu ele almış olduğunu görmekteyiz.
Genç nesillerin eğitimi, bir ülkenin geleceğidir. Cemaat ve tarikatların eline bırakılırsa, Afganistan’a döner ülkenin melal-i istikbali. Ü
lkemizin sosyo-ekonomik resmi hiç de içaçıcı olmadığından, genç nesil, çocuk yaşta çalışmaya başlamakta. Deneyimsiz ve kuralsız çocuklar, denetimsiz işyerlerinde hayatlarını kaybetmekteler. İşçi sağlığı, iş güvenliği ve yeterli denetim olmadığından 2013 yılından beri 770 çocuğun çalışırken hayatını kaybettiği, İSİG raporunda yazılı. 2024 yılında 15-17 yaş çocukların çalışmaya başlama oranı % 24.9. Bu çok büyük bir değer. Bu yaş ortalamasındaki çocuklar, genç yaşta çalışmak mecburiyetinde kalmakta. Bu değerin Avrupa ülkelerinde ise % 12.3 olduğu bilinmekte.
2026 yılı bütçe görüşmelerini takip ederken Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesinin 1 trilyon 943 milyar lira olarak teklif edildiğini öğrendik. Bu bütçede çocuklar için hiç olmazsa 1 öğün beslenme konulmadığını üzülerek okuduk. Eğitim bütçesinden 38.47 milyar liranın dini vakıflara aktarılacağı belirtilmekte. Çocuklara 1 bardak sütü, bir sıcak aşı çok gören zihniyetin, tarikat ve cemaatleri hamuduyla beslemesini nasıl kabul edersiniz, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
