TEZKERE
İlkokula başladığım senelerde Ankara’da kış aylarının ekim ayında karla başladığını, mart sonuna kadar kar ve soğuğun devam ettiğini hatırlarım. Ankara da çok az binada kalorifer sistemi olduğundan, kışın evlerde sobalar yakılırdı. Her evde yaşayan insan sayısına göre de KOK kömürü tahsisi alınırdı. Bütün bir kış yetecek kadar yarım ton kok kömürünün bize tahsis edilmiş olduğunu da hatırlarım. Kok kömürü sobaya konup akşam yakılır, soba sabaha kadar ısı verirdi. Sobanın içi ateş tuğlaları ile kaplandığı için ısı uzun süre evi ısıtırdı. Sobanın yanında kendimizi ısıtıp öyle yatağa girer, sabaha kadar ne sağa ne de sola dönmezdik.
Okula sabah gider, öğleyin geri dönerdik. Bugün olduğu gibi, okul için servis araçları yoktu. Okula yürüyerek gidilirdi. Her mahallede bir ilkokul vardı ve mahallenin çocukları o okula giderlerdi. Okulun hocaları, Yeni Cumhuriyetin azimli öğretmenleri idi. Aralarında rahmetli annem, Şükriye Öğretmen de vardı. İlkokuldaki öğretmenim, Yıldız Hoca idi. Beni çok severdi, yakaladığı zaman yanaklarımı koparırcasına iki eli ile tutar, öperdi.
Kimi zaman soğuk olan kış günlerinde hasta olduğumuz da olurdu. Hasta olunca okula gidemezdik, evde oturup akşam saat 06.00’da başlayan Ankara Radyosu’nun yayınını beklerdik. AGA marka bir radyomuz vardı, akşam rahmetli pederim gelir, düğmesini o çevirip açardı. Hastalığı atlatıp iyi olduğumuzda ise evde bir boş kağıda ‘TEZKERE’ yazılıp elimize tutuştururlardı. Okulda sınıf öğretmenimize verirdik bu tezkere kağıdını.
Tezkere denilince aklıma hep iki ayrı kelime gelir. Biri Teskere diğeri ise Tezkere. Her ikisinin de ayrı anlama geldiğini çok az yurdum insanı bilir. Genelde her ikisini de karıştıranların, ne anlamda söylediklerini bile bilmediklerine inanırım.
TESKERE olarak adlandırılan nesne, yapı yapılırken malzeme taşımaya yarayan iki kişi tarafından taşınan, biri önden diğeri ise arkadan iki elleri ile tutulan araca verilen isimdir, Teskere. Aslında tahtı revana benzer, fakat kabin yerine düz bir tahta platformdan oluşur. Eski yapılarda genelde çimento torbalarını veya tuğlaları taşımaya yarayan, sedye tipli bir gereç anlamına gelir.
TEZKERE ise küçük kağıda yazılmış bir not veya pusulaya verilen bir addır. Askerlikte ise TEZKERE başka bir anlama gelir. Askerliğini yapmış bir kişinin süreç sonunda eline verilen belgeye, TEZKERE denir. Bu belge, kişinin askerlik görevini yaptığının kanıtıdır. Askerliğini yapmamış insanların elinde, böyle bir belge yoktur. Vatan görevi olan Askerlik görevini yerine getirmeyen ve geçerli veya düzmece sağlık raporu ile bu görevi yerine getirmeyenlere, bu TEZKERE belgesi verilmez.
TEZKERE kelimesi Büyük Millet Meclisi’nde, Cumhurbaşkanlığı tarafından, meclisin onayına sunulan bir belge için de kullanılmakta.
22 Ekim 2025 tarihinde Cumhurbaşkanının imzası ile bir tezkere, Büyük Millet Meclisi’ne sunuldu. Türkiye’nin güney kara sınırlarına, mücavir bölgelerde terör tehdidinin sürüyor olması ve kalıcı istikrarın henüz tesis edilememesinin, milli güvenlik açısından risk ve tehdit oluşturmaya devam ettiğini belirten bir tezkere.
Türkiye’nin Irak toprak bütünlüğünün, milli birliğinin ve istikrarının korunmasına büyük önem verdiğine dikkat çeken bu tezkere de ‘diğer taraftan, Irak’ta PKK ve DEAŞ unsurlarının varlığını sürdürmesi, etnik temelli ayrılıkçılığa yönelik girişimler, bölgesel barışa, istikrara ve ülkemizin güvenliğine doğrudan tehdit oluşturmaktadır’ demekte tezkere. Buna ilaveten verilen bilgide ‘Suriye’de PKK/PYD-YPG ve DEAŞ başta olmak üzere terör örgütleri mevcudiyetini sürdürmekte ve ülkemize, ulusal güvenliğimize ve sivillere yönelik tehdit oluşturmaya devam etmektedir’ denilmekte. İstenilen süre ise, aslında her sene tekrarlanır şekilde 1 yıl olması gerekirken, 3 yıllık bir süre için yurt dışında asker bulundurma tezkeresini anlamakta güçlük çekmekteyiz. Hani nerede, Büyük Millet Meclisi’nde kurulan komisyona verilen bilgi çerçevesinde, faaliyetlerini durdurmuş ve kendini fesih etmiş olan terör örgütü konusunda, topluma verilen bilginin hangisi doğru, hangisi yanlış bir bilen var mı? Kendini fesih etmiş bir terör örgütü için, yurt dışında asker bulundurma ‘TEZKERE’ si ile ne istenildiğinin hangi dayanağı, ne olabilir? Hani silahlar mangalda yakılmıştı?
Çoban koşarak kahveye gelir, ‘yetişin sürüye kurtlar saldırıyor’ diye, köy halkını meraya koşturmuş. Bakmışlar ne kurt var ne vahşi hayvan. Birkaç gün sonra yine koşmuş kahveye çoban ‘aman koşun kurtlar bastı merayı’ demiş. Köylü koşmuş otlağa, bakmışlar sürü otlamakta, kurttan eser yokmuş. Sonra gerçek kurtlar basmış sürüyü merada, ama çobana inanan kalmamış kahvede diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
