‘Müthiş Türk’, CHP heyetinde Antepli ‘Müthiş Türk’ nerede?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Çin gezisini tamamlayıp yurda döndü.
Önümüzdeki günlerde heyetin Çin’le ilgili yorumları basına yansıyacaktır. CHP, Çin’i nasıl değerlendirdi doğrusu merak ediyorum.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Çin gezisine ‘Turgut Özal’ gibi çıktı. Uçağına çok sayıda gazeteci ve 43 işadamı aldı. İşadamları arasında, CHP’li kaynaklar tarafından çok değer verilen ‘Müthiş Türk’ lakabı ile anılan, Amerika’da ikamet eden Ali Rıza Bozkurt da vardı. 20 ayrı ülkede inşaattan madene yatırımları olan Bozkurt, ABD eski Başkanı oğul Bush’un seçim kampanyasını da yürütmüştü.
Kılıçdaroğlu, madem ‘Müthiş Türk’lere özel önem veriyor, keşke bizim Antepli ‘Müthiş Türk’ü de davet etseydi ya!
Antepli ‘Müthiş Türk’, esas ‘Müthiş Türk’ Ali Rıza Bozkurt’un sınıf arkadaşı, can ciğer dostu ve de akıl aldığı, son günlerin moda deyimiyle elemanı. Bizimki de benzer işleri yapıyor. Bilmem kaç kentte inşaat işleri var, yerin altından birşeyler çıkarıyor, enerjiye dönüştürüyor. (Bu olağanüstü karlı işi Ali Rıza Bozkurt bahşetti.) Zaten sürekli onunla kontak halinde. Amerika’ya onu ziyarete gidiyor, o Türkiye’ye geliyor.
Kılıçdaroğlu, bizim ‘Müthiş Türk’ü kafilesine alsaydı, Bozurt’un vizyonu, bilgisi, kültürü, bizimkinin de düzene uyum yeteneği, asosyal kişiliği ve Tanrı vergisi muhataplarını aldatma kabiliyeti, müthiş bir ikili yaratır, Alimallah Çin’i sallardı!
Gerçi, zaman henüz geçmiş değil!
(Çin gezisinde kafilede yer alan işadamları: Bahattin Atalay, Sinan Aydın, Murat Bakan, Hakkı Bayraktar, Ali Rıza Bozkurt, Dursun Bulut, Cafer Bulut, Musa Bulut, Kemal Canpolat, İlke Çakar, İbrahim Çetin, Mecnun Doğan, İlker Doğulu, Süleyman Ekinci, Derviş Erdoğmuş, Doğan Can Erol, Hilmi Giresun, Esra Bulut Gündoğdu, Zait Gürdal, Rıfkı Güvener, Süleyman Güzel, Kemal Işık, Yunus Işın, Özgür İnam, Ramazan Ertuğrul Kaplan, Adnan Keskin, Ahmet Kurt, Murat Kürkçü, Aykut Nuhoğlu, Murat Koç, Mehmet Avcı, Ali Özdemiroğlu, Mehmet Özmen, Tugay Sancar, Hasan Üşer, Murat Temiz, Salih Top, Hüseyin Tuncay, Nazif Ünlü, Ceyhun Yağcıoğlu, Köksal Yaldırım, Bektaş Yıldız, Tuncer Yücel)
Centilmen Türkler…
Önceki gün bir link adresi (www.linklup.com) vererek dinlemenizi istemiştim. Eğer dinledinizse, siz de benim gibi şaşırmış olabilirsiniz. Çünkü ben, bizim bestemiz olduğunu tahmin ettiğim ‘Dağ Başını Dumana Almış’ marşının İsveçce söylendiğini duyunca, “Bak şu işe, marşı bizden çalmışlar” dedim. Ama gerçek tam tersi imiş.
‘Dağ Başını Duman Almış’ marşının orjinali, 1904 yılında Feli-Körling tarafından bestelenmiş. İsveç halk şarkısının (Tre Trallande Jantör/En Glad Trall (Şakıyan Kızlar/Yoldaki Üç Kız) diye iki adı var. Selim Sırrı Tarcan 1909 yılında İsveç’te duyduğu bu şarkının müziğini çok beğenip Türkiye’ye getirmiş. İstanbul Erkek Muallim Mektebi öğretmeni şair Ali Ulvi Elöve bu şarkıya 1915′te güfte yazmış.
İlk kez 1916 yılında İstanbul Erkek Muallim Mektebi’nin beden eğitimi gösterisinde söylenen bu marşı duyan Mustafa Kemal de çok beğenmiş.
Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için Samsun’a çıktıktan sonra, bu şarkıyı silah arkadaşlarına öğretmiş. Cumhuriyet’in ilanından sonra da şarkı ‘Gençlik Marşı’na dönüşmüş.
Bir de ilginç bir anekdot.
1955'te İsveç'ten bir kız jimnastik ekibi İstanbul'a gelir. Spor ve Sergi Sarayı'nda yaptıkları gösteriyi piyano eşliğinde söyledikleri bir şarkıyla bitirirler. Şarkı ‘Tre Trallade Jantor’dur. O sırada salondaki bütün izleyiciler ayağa kalkar ve ‘Dağ başını duman almış/Gümüş dere durmaz akaarrrrr….’diye İsveçli sporculara eşlik eder. Durumu bilmeyen İsveç medyası olayı "centilmen Türk seyircisinden jest" olarak yorumlar. Nereden bilsinler, tam 40 yıl önce şirin şarkılarını millileştirdiğimizi…
(Dün bilgisayar hatası neticesinde yayınlanmayan resmi bugün yazımla birlikte yayınlıyorum. Özür dilerim.)
Galatasaray Başkanı Ünal Aysal bazen öyle patvatsız konuşuyor ki!..
Takım ilk yarıyı lider bitirmiş, Şampiyon Kulüpler Kupası’nda Avrupa’nın en iyi 16 takımı arasına kalarak büyük başarı elde etmiş, ama bütün bunlar kavgayı önleyemiyor!
Durup dururken, Fatih Terim’e “elemanımız” diye laf çakıyor!
Bu saçmalık bir hasta ruhun ifadesi mi, yoksa nedir acaba diye düşünürken, sorumun cevabını bir köşe yazısında buldum.
Meğer Ünal Aysal, Fransızca düşünüp, Türkçe konuşuyormuş!
Haa, şimdi oldu işte!..
Ama bu arada Fenerbahçeliler de fırsatı kaçırmamış, önceki gün oyanan Elazığ maçında aşağıdaki pankartı açmışlar!
Eh, böyle danga…lık yaparsan, onlar da anında hakkını avucuna koyarlar!
RSS