Hangisi Doğru

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Bir başkadır benim memleketim diye bir şarkının ilk söylendiği günler, memleketim konusunda düşünceye dalar hep olumlu konular gelirdi aklıma. Doğru bir söz, aslında bir başkadır benim memleketim. Dağları, ovaları, dereleri, köyleri velhasıl bütünüyle dört elle sarılacak bir vatan toprağı. Bir başkadır bu vatan toprağı, üzerinde yaşayan, üreten, ve tüketen insanlar.

Bir köy yerine gidin, bir kahvehaneye uğrayın, insanlar size yüreğini açarlar ve ikram çayla başlar. Bu insanlar yaşamlarını yoklukla varlık arasında bir yerde geçirirler ve siz onlara misafir olursunuz. Bu insanların kalpleri temiz, düşünceleri arı olduğundan, biz onları yanlış bilgilerle donatırsak, bu insanlar doğruyu öğrendiklerinde üzülürler. Buna hiç hakkımız olmadığını düşünmekteyim.

Geçtiğimiz günlerde bir Bakan’ın Türkiye’nin ihracaatında 2012 yılında bir patlama yaşandığını ve 152.5 milyar dolara dayandığını söylemesinde bir yanlış olmadığı açıktır. Bu bilgi son derecede ümit verici olmakta ve insanları heyecanlandırmakta. Aslında bu değerin yanında bir başka bilgininde verilmesi gerekir diye düşünürüm. Türkiyenin toplam ithalatının da 2012 yılı itibari ile 236.5 milyar dolara dayandığınıda söylemek gerekir.
Burada yerli üretimin ihracaatında hangi yüzde ile ithal girdisi bulunduğunu belirtmek yararlıdır. Bu değerlerin toplum tarafından bilinmesinde fayda olduğu görüşündeyim. Bir yerde topluma gerçekleri söylemek vatandaşlık vazifesidir. Dünyanın en pahalı akaryakıtını kullandığımızı ve bu dolaylı verginin bütçe açığının kapanmasında büyük katkıda bulunduğunu söylemek gerek. Devletin varlıklarının özelleştirme ihalesi adı altında satılmasıyla elde edilen gelirlerin, bütçe açığının kapanmasında yararı dokunmuştur. Fakat bu nereye kadar gider.
Geçtiğimiz son beş sene içinde şu veya bu şekilde yapılan adli operasyonlarla bir çok önemli kişiler hakkında suç tanzim edilerek tutuklanmalarını hepimiz izledik. Hele bir çok kişi hakkında ne bir delil, nede bir iddia name bulunmamasına rağmen, tutuklu olmalarına bazı siyasiler ‘ Devletin içini temizlemekteyiz’ gibi sözlerle işlemin haklı göstermesi yönünde yapılan söylemleri, ekranlarda izledik.
Meclis koridorlarında karşılaştığım bazı siyasilerden bu konuda ‘ Neler varmış da biz bilmiyormuşuz’ gibi sözleri dinlemek sizce ne kadar doğrudur. Bir suçlama olması için delil olması gerek, delil olmayınca karartılacak ne olabilir diye insanların aklına düşünceler gelmekte.
Yargıya saygımızın olmasını gerektirecek uygulamayı, toplumun aradığını düşünmekteyim. Uzun tutukluluk süreçleri toplumda rahatsızlık vermekte, zaman uzayıncada bu tutukluluk cezaya dönüşmekte olduğunu artık toplumun her katmanı anlamakta. Bunca aydır, bunca yıldır demir parmaklıklar arkasında çok değerli insanları tutmanın mantığını aramakta yarar vardır.
Bu mantığı ararken yabancı basına bir göz atmak yeterlidir. Türkiye’yi yabancı gazeteciler daha iyi analiz edebilme imkanları olduğuna inanmaktayım. Claire Berlinski adlı bir gazetecinin Amerikan Dış İşleri Politikaları Kurulu’nun resmi raporuna dayanarak yayınladığı 19 Aralık 2012 tarihli makalesinde, Gülen cemaati, AKP ile Recep Beyin güçler ayrılığındaki çekişmeleri konusunu çok iyi analiz ettiğini, yazısından okumaktayız. Parti içinde Gülen Cemaatine yakın vekillerin olması, zaman zaman sistemi sıkıntıya sokmakta olduğunu izlemek, yurdum insanını endişeye sürüklemektedir.
Makalede çeşitli konulardan tutuklu olan çok değerli askerlerin varlığı, bu nedenle ordunun moralinin bozulmakta olduğu açıkca ifade edilmesi çok önemlidir. Birden bakıyorsunuz Başefendi Tek başına bir televizyon söyleşisinde, sanki geçtiğimiz senelerde yapılan tutuklamalardan hiç haberi yokmuşcasına, ‘’Komutanların uzun tutuklulukları affedilir gibi değil’’ şeklinde konuşmasını siz nasıl yorumlarsınız ? Senelerce sesi çıkmayan bir efendiye, Donanma Komutanı istifa edincemi aklı başına geldi diye sormazmısınız. Donanmayı yönetecek bir komutan bulamayınca mı insanın aklı başına gelir.
Başefendi Milli Istihbarat Teşkilatının başına kendi yandaşını atamış, Oslo sürecinde Savcı, Müsteşarı ifadeye çağırınca, özel bir kanun çıkartılarak zevahir kurtarılmıştı. Bu gün gelmiş olduğumuz yer, aynı yerdeyiz. Donanmanın Komutanı yok. Gelin açıklayın bunu yurdum insanına, onun çelişkiler arasında yaşaması, Claire Berlinski’nin makalesinde bahsettiği gibi, işte böyle bir şeydir, bir başkadır benim memleketim diye bir sözüm geldi, söyledim .

Hangisi Doğru