Cinayet, kader ve ibret…

YAYINLAMA: 03 Mart 2013 / 18.00 | GÜNCELLEME: 03 Mart 2013 / 18.00

Geçen hafta Ayfer Ünsal, Gaziantep’in geçmiş tarihi ile ilgili müthiş bir yazı yazdı.

Kendisini arayıp bulan ve kahve içmeye davet eden Emire Hanım, bir zamanlar Antep’i sallayan, yıllarca şehrimizin tek sohbet konusu olan cinayeti anlatıyor.

Nefesimi tutarak bir solukta okudum. Çünkü, o cinayet bizim eve 20-30 metre mesafede işlendiği için patlayan silah sesine koşmuş, daha polis gelmeden evin içinde yerde yatan cansız bedenleri görmüştüm.

Bununla kalmadı, kısa süre sonra daha küçük bir çocukken, katilin ‘Balıklı’da darağacında sallanan cesedinin üzerindeki yaftayı sesli okuyabilenlerin yanında durarak dinlediğimi bugün hala net olarak hatırlıyorum.

 

Ayfer Hanım tabii haklı olarak isim veremiyor. Bugün bir çoğu ünlü olan masum insanların o kötü hatıralarla anılmasını istemiyor. Siz şu kadere bakın ki, katliamdan Tanrı’nın lütfu olarak yaralı kurtulan birisinin, gerçekten iyi bir insan olan oğlu, yıllar sonra milletvekili olacak ve yapacağı olağanüstü bir izdivaçla Türkiye’nin en zengin insanları arasına katılacak. Ne ilginç değil mi? Hayat böyle bir şey işte!..

 

Cahit Bey’in oğlu Taner Nakıboğlu, geçenlerde yerel bir gazeteye esprili ama çok ilginç bir şey söyledi. “Sanayici (ve zengin) olmak için soyadının ‘oğlu’ olması gerekiyor” dedi!..

Bu laf şaka tabii. Ama bakarsanız da doğru! Zarif bir latife, okuyunca gülmüştüm. İyiye ve insanlar için kullanıldığında Taner Bey haklı.

Nereden icabetti derseniz, yukarıdaki cinayetten sonra ailenin soyadına, maziyi silmek için ‘oğlu’ eklenmiş. Oradan aldığım ilhamla yazdım.

 

Cinayetin anatomisine gelince, Antepli’nin tipik bir deva bulmaz derdi!..

Cimrilik, adaletsizlik, vicdansızlık!

Kökünde, miras yatıyor. Varlıklı bir aileye gelen üvey anne ve üvey anneanne, o kadar cimri ki, adamın öz çocuğuna ısınabileceği bir hırkayı bile vermiyor, aç bırakıyor.

Sonunda ne oluyor, hazmedemeyen bir vicdan silaha sarılıyor ve ‘dan dan…” obür taraf gönderiyor. İnsanın nerede ise, “İyi etmiş!..” diyeceği geliyor ama hukuk devletinde yaşıyoruz ve yapan idam ediliyor.

 

Bugünün Antep’inde böyle şeyler yok mu?

Olmaz olur mu? Hem de fazlası ile var!

En azından benim tanıdığım, bana uzaktan akraba olanı biliyorum. Dini imanı Allahı para… Mesleği ‘Miras takip ve tahsil edilir A.Ş.’ Yönetim Kurulu Başkanı olan bu zat hangi akrabası ölecekse, önceden plan kuruyor, dolaplar çevriyor, al take ver külah mirası cebe indiriyor. Yani demek istediğim, bu gibi vicdansız, paradan başka hayatta değer tanımayan insanların sayısı hiç de az değil!

 

Ayfer Hanım’ın belki yazmayı unuttuğu bir hususu ben ekleyeyim.

Kader katili çok yakışıklıymış. Beyaz tenli, mavi gözlü subayın aslında Antep’te evlenmek istediği, dünya güzeli bir kızı, öz babası namus meselesi yaparak öldürmüş.

Yanlışlıkla patlayan tüfekle’ öldürülen genç kızın babası bir süre hapis yattıktan sonra çıkmış. Türk filmlerinde olduğu gibi…

 

Hikaye beni çok etkiledi.

Aşk, para, cinayet… Hepsi var! Paranın nasıl toplandığı, zenginliğin kaynağı bugünün ‘Deniz Feneri’ olayını anımsatıyor! Anlatılanlardan çıkarıyorum bunu...

Ne müthiş bir film olur, düşünebiliyor musunuz?

Biraz daha bilgi topladıktan sonra senaryolaştıracağım.

 

Not: ‘Ulusu rahatlatacak çözümün formülü’ ve ‘Bu topraklar benimanimasyonunun açıklaması yarına kaldı.

 

Cinayet, kader ve ibret…