Koca Çınar Göfer Hoca

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Her öğrencinin bir sevdiği öğretmeni vardır, birde sevmediği öğretmeni. Aslında hep hatırda kalan sevilen öğretmenlerdir. İlk okulda bir öğretmenim vardı, beni severken kolumu, yanağımı öyle sıkardıki, canım acırdı amma ‘Gık’ım çıkmazdı. Bende onu çok severdim. Son beş on seneye kadar onu her bayramda aramaya çalışıp, irtibatımı hiç kesmemiştim. İlk Okuldan sonra Talas Amerikan Orta Okuluna yatılı geldiğimde, çekingen tavrımla, genelde öğretmenlerden uzak kalmayı tercih ederdim. Bir kaç yakın arkadaşım vardı, üniversiteye kadar bu dostluklarım devam etmişti. Öğretmenlerimiz Amerikalı olduklarından onlarla Talebe – Öğretmen ilişkilerimiz, sınırları olan bir düzeyde değildi. Arkadaşdan öte, öğretmenden beri gibi tarif edebilirdim.

Türk öğretmenlerimizi haftada bir gün görürdük, onlarla aramızda katı bir bariyerimiz vardı. Türk hocalar Kayseri’de bir başka okulda görev yapar, ek görev olarak haftada birgün Talas’a gelirlerdi. Onlar bize amir gözü ile bakar, aileden uzak olduğumuz için bizim aradığımız şevkati, onlar göstermeye çalışmazlardı. Belki bizde onlara yakın olmaya gayret göstermemiş olabiliriz. Hatta hiç unutmam bir arkadaşımız ‘Kot Pantolon’ giymişti bir gün, buna sinirlenen bir Türk öğretmen, bir çakı marifeti ile çocuğun pantolonunu yukarıdan aşağıya kadar yırtmıştı. Bunu neden yapmıştı öğretmen anlıyamamıştık.

Hatta bir Türk öğretmen her zaman elinde uzun ve ince bir sopa taşırdı. Hareketlerinden hoşlanmadığı talebeleri çağırır, ellerini açtırır, bu ince sopa ile öyle bir vururduki, çocuğun ciğeri sızlardı. Amma acısınıda hiç belli etmeden öğretmenin yanından kaçarcasına ayrılırdı. Kimi zaman böyle durumlarda kayabaşı dediğimiz bir mekana gider , göz yaşlarımızı oraya akıtırdık.

Talas Amerikan Koleji’nden sonra Tarsus’a geldiğimizde, mevcut lise I’inci sınıfla bütünleşmiştik. İki ayrı şube olarak tedrisat görmekteydik. Gündüzlü öğrenciler vardı aramızda. Onlarla kaynaşmamız daha da zordu, nede olsa onları sadece gündüz derste görmekteydik. Talas’taki gibi Türk hocalar hafta bir gün değil, her gün okulda görevli idi. Aralarında bir öğretmen vardı ki sohbeti tatlı idi, Haydar Göfer . Diğer ögretmenlerden değişikti onun talebelere yaklaşımı.
‘’Bu dersleri zaten siz öğrenirsiniz, asıl olan size hayat dersi gerekir’’ der dersin konusunu edebiyattan uzaklaştırırdı.
Ben aslında edebiyattan hiç hoşlanmazdım. Çünkü edebiyat, ruhun konuştuğu özel bir lisandır. Herkes bu lisanı konuşamayabilir veya anlayamayabilir. Fakat Haydar öğretmen dersin konusunu edebiyattan çekip, başka alana götürmesini bilen, ender insanlardan biri idi. Bir sömestre tatiline Ankara’ya dönerken, Haydar Beyde Ankara’ya geliyordu. Bizim bindiğimiz otobüsün en önünde, savcı beyin yanına oturmuştu. Bende bir arkadaki sırada oturmaktaydım.
Yol boyunca sigara içemediğimiz bir yana, yolda otobüsün lastiğide patlamıştı. Biz şoföre yardım ederken, bir gözümüzle Haydar öğretmeni izleyip, sigara içme için fırsat aramaktaydık. Aslında kendisi de sigaradan ziyade içki içmeyi severdi, fakat bizim içki içmemizede kızardı. Bu seyahatte Haydar Hoca ile pek serbest olamamıştık. Zaten yatılı okulda serbest hareket etmekte zorlanmaktaydık. Şehrin içinde, şehirden uzak yaşamaktaydık. Kapıda heybetli zebellah gibi Hüseyin Ağa dururdu, dışarı çıkamazdık.
Sevgili Haydar öğretmenle son on senedir Tarsus’ta , Istanbul’da ve Ankara’daki toplantılarda karşılaşmaktayım. Nedense okuldaki kopukluğumuzu ne ben eritebildim, nede Haydar Hoca buna fırsat verdi. Haydar hoca hep düşünürlerin sözlerinden bahsederdi. Her karşılaştığımız akşam yemeklerinde, elindeki kadehi görünce aklıma hep Hayyam gelir, ve dedikleri.
“Benden Hayyam’a selam söyleyin, demiş peygamber, Sözlerimi yanlış anlamışsa çiğlik eder,
Ben şarabı herkese haram etmiş değilimki,
Hamlara haramdır, doğru, amma olgunlar içer”

Hani söze başlarken söylemeye çalıştığım gibi öğrenciler için bir sevilen, birde sevilemiyen hoca vardır diye, 96’ıncı yaşını kutlayan Haydar Hocam, benim sevmediğim hocaların içinde olmadığını düşündüm diye bir sözüm geldi söyledim.


Koca Çınar Göfer Hoca