Ha Antep, ha Burkina Faso!..
Dün gazetemizin matbaasına 18 saat süreyle elektrik verilmedi.
Yasa ile her gün yayınlanma zorunluluğu olan Sabah gazetesine enerji vermemenin bir yaptırımı yok. “Arıza vardı, vermedim, git bildiğin yere şikayet et” denirse, ne cevap verebilirsiniz ki?
Elektrik arızaları artık iyice can sıkmaya başladı. Geçen gün, sanayicinin elektrikle ilgili yakınmasını dile getiren Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Adil Konukoğlu’nun demecini birinci sayfadan çok geniş verdik. Çünkü, üretimin aksaması telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurmaya başladı.
İki ay önce Gaziantep Milletvekilleri ile Belediye Başkanları topluca Sabancı’nın Gaziantep’teki enerji dağıtım şirketini ziyaret ederek sorunları birinci elden sorumlulara iletmişlerdi. Heyet, dönüşünde Kent Konseyi toplantısına da geç kalmış, ancak önemli bir toplantı gerçekleştirdiklerini ifadeyle, “Maalesef yapılacak pek bir şey yok” diye üzüntü ve şaşkınlıkla konsey üyelerini aydınlatmışlardı.
Sabancı imparatorluğu kabul etmeliyiz ki, “Nakıp Ali’yi de geçti haa” darbımeselini toprağa gömdü! Çünkü, 1920’lerde sinemacılık yapan Nakip Ali’nin performansı Sabancı’dan daha iyiydi! O zaman bile bugün, yani 2014 deki kadar elektrik kesilmesi olmuyordu.
Madem andık, araya bir Nakip Ali reklamı koyup sonra devam edelim.
…Nakıp Ali sineması bir yangın geçirir ve halk sinemaya gelmeye korkar. Bunun üzerine sinemasını onarımdan geçiren Nakıp Ali, sinemanın ilk günlerini bedava yaparak müşteri sorununu çözer. Sonra biletlere zam yapmak için belediyenin yolunu tutar. Ülkü Tamer’in anlattığına göre, Nakıp Ali, belediyeye başvurur, bilet fiyatlarını 25 kuruştan 35 kuruşa çıkarmak için. Belediyeden yanıt gelir: “Sinemana kalorifer yaptırırsan, koltukları marokenle kaplatırsan, olur.” Nakıp Ali hemen o gün belediyeyi basar: “Ulan, pazarda biber kendine kalorifer mi taktırdı da 8 kuruştan 10 kuruşa çıktı! Patlıcan kendini maroken mi kaplattı da 12 kuruştan 20 kuruşa çıktı!”
Türkiye’nin en büyük Organize Sanayi Bölgesi’ne sahip olup milyarlarca dolarlık ihracatımızla övünüyoruz. Dünyanın en büyük mozaik müzesinin Gaziantep’te olmasından gurur duyuyoruz. Gaziantep’i devasa boyutlardaki inşaatlarla yeniden yapılandırıyoruz. Ama ‘elektrik’ denen uygarlık aracını yıllardan beri bir türlü düzenli olarak dağıtamıyoruz.
Alt yapısı bozuk, üst yapısı sorunlu, bir sistem canımızı almayı sürdürüyor! En iyi mahallelerdeki 40 yıllık elektrik direklerini hala yerinden kaldıramıyoruz; telleri havadan birbirine bağlayarak konutlara enerji dağıtmaya çalışıyoruz. Galiba Afrika’da bir tek Burkina Faso’da elektrik dağıtımı havadan yapıyor, Antep’teki gibi!..
Ama yapacak bir şey de yok!
Yaşı müsait olanlar hatırlayacaktır. İstanbul’da 30 yıl falan önce telefon etmek bir dertti! Ahizeyi kaldırınca çevir sesi bekle bekle gelmezdi. Uzun bin bekleyişten sonra gelince de, numarayı çevirince karşı meşgul çıkınca, tekrar bekle babam bekle…
Herkese bıkkınlık geldiği için, tıpkı bugünkü elektrikte olduğu gibi, dünyanın bu konudaki en iyi firması Siemens’ten uzman bir heyet İstanbul’a davet edilir.
Gelen Almanları PTT yetkilileri Tahtakale’deki santral binasına götürürler. Kocaman kapıdan içeri giren Alman uzmanlar gördüklerinden irkilirler, ağızları bir karış havada, heyet lideri yutkunarak sorar: “Bu santral gerçekten çalışıyor mu?”
“Evet” yanıtını alınca rahatlar, “Aman ha, hemen kapıyı usulca kapatın, sakın kimseyi buraya sokmayın, elletmeyin!” der.
Bir Sabancı Holding şirketi olan Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin Gaziantep İl Müdürü Mehmet Unsu, gerçekten zarif bir beyefendi. Telefonları yanıtsız bırakmıyor, belli ki elinden geleni de yapıyor. Ancak öyle anlaşılıyor ki elektriğin durumunun Tahtakale’deki santraldan pek bir farkı yok!
Daha bakalım kaç yıl bu ceremeyi çekeceğiz!
Tabii, bir de Gaziantep’e neden zamanında gerekli yatırımlar yapılmadı, kim, niçin engel oldu, neden Türkiye’nin 6’ıncı büyük kenti bu uygarlık aracından nasibini alamadı?
Belki bunu da araştıracak birisi çıkar…