Maybe forever/Belki sonsuza kadar!..
Kaç zamandır Antep’teki uluslararası politik durumu yazmak istiyordum.
Legal, illegal ne kadar örgüt varsa, Gaziantep’te ya karargahı var, ya sık sık gidip gelen örgüt elemanları otellerde buluşuyor, ya da hücre olarak çalışıyorlar. Gaziantep ileride ‘Kazablanka’ gibi bir filme konu olursa hiç şaşırmayın!
ÖSO burada ofis açmak istediğinde güvenlik yetkilileri karşı çıkıyor; Gaziantep’ten uzak bir yerde olsun, diyor.
Bomba patlarsa, biz iz sürünceye kadar sınırı aşıp kaçarlar, deniyor. Kabul edilmeyince de, bari Onkolojinin orada falan olsun, tesiri sınırlı olur diyorlar ama bu da kabul edilmiyor. Neticede şehrin tam böğrüne ofis açıyorlar.
Tam bunları yazacakken önceki gün bir arkadaşım, internette bir linke girmemi söyleyince, şimdiye kadar okuduğum en kapsamlı Gaziantep savaş hikayesiyle karşı karşıya kaldım.
Amerika’nın saygın ve yüksek trajlı dergisi ‘The New Yorker’ muhabiri Robin Wright Gaziantep’le ilgili uzun ve şimdiye kadar yazılan en iyi hikayeyi kaleme almış.
İşte Robin’in yazdıkları...
Gaziantep; casusların, mültecilerin, isyancı savaşçıların, asi liderlerin, yabancı yardım görevlilerinin, gizli mücahitlerin ve Suriye’deki kirli savaşın tuzağına düşenlerin fink attığı yer haline gelmiş.
Gaziantep’in lüks mahallelerine gittim, balkonlu apartman bloklarının arasından gözüken yakındaki bir yamaçta Amerikan füze bataryalarının resimlerini çektim. Suriye’ye hedeflenmişlerdi. Esad’ın isyancı milislere karşı atacağı Scud füzelerine karşı savunma amacı ile geçen sene yerleştirilmiş.
Gaziantep, doğmakta olan Suriye Geçici Hükümetine ev sahipliği yapıyor. Yüksek Askeri Konsey’in liderleri ve isyancı Özgür Suriye Ordusu’nun komutanları Antep’in düzenli ziyaretçileri.
Gaziantep, Amerika için özel önemi bir kent. Washington, Şam’daki Büyükelçiliğini 2012’de kapattıktan sonra Suriye’ye yardım operasyonlarını buradan yapıyor.
Amerika’nın 3 milyar dolarlık yardım paketindeki, yiyecek ve ilaç gibi insani yardımlar yalnız mültecileri hedeflemiyor, Suriye’de yaşayanları da kapsıyor.
Ancak, algılanan tehlikeden dolayı Amerika’nın Gaziantep’te ne bir konsolosluğu var, ne de kiralanmış bir yardım bürosu!
Geçtiğimiz yaz, IŞİD’in Gaziantep’e sızdığı, hücreler oluşturduğu biliniyor. Ekim ayında iki ayrı operasyonda polis, C-4 patlayıcı, intihar yelekleri, el bombaları ve kaleşnikof ele geçirdi.
Gaziantep’teki Amerikalılar’a, IŞİD’in istihbarat topladığı, Batılılar’ın faaliyetlerini izledikleri bilgisi iletildi.
Sonbaharda Gaziantep’e gelen Amerikalı yetkililer, Amerikalı yardım gönüllülerini, düşük profilde çalışmaları, üzerinde Amerikan üniversitelerinin amblemli giysilerini giymemeleri ve Starbucks kahveciden uzak durmaları konusunda uyardı.
Yazı gerçekten çok uzun. Gaziantep’le başlıyor, Gaziantep’le bitiyor. Tümünü okumak isteyenler için link adresini aşağıda veriyorum.
Ancak uzun yazının sonu şöyle bitiyor:
Suriyeli Abdul Hamid Jamal, “İnsanlar artık savaş yorgunu. Her ailenin en az bir kaybı var. Bıkkınlık geldi. Artık, ne IŞİD’e karşı, ne de Esad’a karşı kimse savaşmak istemiyor” diyor.
Bunun üzerine Robin, diğer Suriyeli Ahmet’e soruyor:
“Türkiye’de daha ne kadar kalacağınızı düşünüyorsun?”
Ahmet’in cevabı beni ve bütün Antepliler’i yakından ilgilendiriyor:
“Belki de sonsuza kadar...”
file:///Users/sabah/Desktop/Muthis%20yaziNewyorker.webarchive