Devlet mi, Dernek mi?
Yine 25 Aralığa geldik. Her yıl azalan bir ilgi ile Antep’in harbi ve kurtuluşu anlatılacak. Şehitlere Fatiha, kalanlarına da sevgiler, saygılar…
Ben de çok az kişinin bildiği bazı olayları anlatarak şehitlerimize karşı vefa borcumu ödemek istiyorum.
Bunların başında İstiklal madalyası ve maaşı gelir. Vatanı kurtarmak için her şeyini, canını verenlere devlet gazilik unvanı ve maaşı verir. Biz böyle biliriz, ama Antep harbinde evini barkını, çoluğunu çocuğunu, kolunu bacağını kaybedenlere devlet ne madalya verdi, ne maaş bağladı. Neden mi?
Çünkü TBMM’nin kabul ettiği yasaya göre, 15 Mayıs 1919 ile Yunan’ın denize döküldüğü 9 Eylül 1920 tarihleri arasındaki zamanda, Türkiye askerlik şubelerinden birinde kaydı bulunanlara istiklal madalyası ve maaşı verilecekti. Hâlbuki Antep için dövüşenler nizamiye askeri değil, silahını eline almış, fişeğini cebine koymuş, soğan ekmeğini çıkınlayıp beline bağlamış gönüllü çetelerdi.
Bir kısmının, Antepliler’den kurulu Yıldırım taburunda kayıtları vardı. Bu kayıtlar da 6-7 Şubat gecesi, huruçtan önce düşmanın eline geçmesin diye çuvallara doldurulup mağaraların içinde yakılmıştı.
İşe bu nedenle Antep mücahitleri madalya ve maaş alamadılar.
Bunu devlette biliyordu. Harpten sonra Antep’e bir heyet gönderdi. “-Harpte dövüşenler toplansın” dediler.
Radyoda kendisi ile röportaj yaptığım mücahitlerden Muhittin Erkol şunları söyledi:
“Tesbit yapacağız, size madalya vereceğiz. Bu madalyalar altın. Devletin şu anda fazla gücü yok. Bu sebepten madalya vereceklerimiz 3 altın verecekler!” dediler.
Mücahitler “Bey, bey dediler. Biz madalya için değil Allah’ımız, namusumuz için dövüştük! Biz tüfek için, fişek için yatağımızı, yorganımızı sattık! Ne altını? Madalya sizin olsun!” diye bağırdılar.
O gün genç olup çalışan, ekmeğini kazanan mücahitlerin bir bölümü ihtiyarlayıp çalışamaz hale gelince, ömürlerinin son günlerini yoksulluk içinde geçirdiler.
Onlara yardım için kurduğumuz Müdafiler Derneği çabaladı, yeni bir kanun çıkması gerekliymiş, muhterem milletvekillerimize anlattık, olmadı. Ne kanun teklifi verdiler ne de başka bir yol bulabildiler.
Biz de Müdafiler Derneği olarak o sahipsiz mücahitlerle ailelerinin yoksulluk ve hastalıklarının tedavisine çabaladık durduk.
Ne mi yapabildik? Sıra ona geldi.