Devlet dediğin böyle olur…
Aradan tam 8 yıl geçmiş.
Bizimdevlet,halen Agos Gazetesi önünde ensesine sıkı lan hain kurşun la yüzük oyun yere uzanan o güzel insanı yerden kaldıramadı.
Robos ki katliamının üzerinden de 3 yıl geçti.
Orada da 34 genç insane katledildi.
Devlet yine oralı olmadı.
Yüreğimizi, en az ölümler kadar devletin duyarsızlığı ve ilgisizliği de yaktı. Aradan geçen yıllarda acımız daha da arttı ve ağırlaştı.
Devlete olan güvenimizi ve sevgimizi biraz daha yitirdik ve yitirmeye devam ediyoruz.
Devleti unumurundamı derseniz?
Hiç sanmam…
***
Fransa’da Charlie Hebdo dergisine yapılan ve 17 kişinin yaşamına mal olan korkutucu saldırının üzerinden bir tam gün geçmeden, katiller takip edildi, bulundu ve ortadan kaldırıldı.
Devlet, kontrolü altındaki ülkede böyle bir caniliğe müsaade etmeyeceğinin, en kısa sürede, en ağır şekilde cezalandıracağının mesajını Verdi dünya aleme…
Fransız halkı da anladı ki arkalarında güçlü bir devlet var ve vatandaşının kılına zarar vereni affetmiyor.
Ne mutlu onlara….
***
Hrant Dink de Türkiye’nin Ermeni asıllı gazetecisiydi.
Çok özeldi, önemliydi, değerliydi.
Doğup, büyüdüğü, yaşadığı bu topraklara barış tohumları ekmek, yeşertmek ve büyütmekti tek kaygısı…
Aldığı tehditler yüzünden bir güvercin tedirginliğinde yaşıyordu, arkasında kendini canilerden koruyacak bir devleti olmadığı için…
Devletin koruması ne demek? Muammer Güler yönetimindeki İstanbul Valiliği’ne çağırılıp, bizzat devlet görevlileri tarafından açık açık tehdit edilmişti.
Yediği milyon dolarlık rüşvetler nedeniyle kendini Reza Zarrab’ın önüne seren devletin valisi, bu ülkenin nadide bir kır çiçeğini korumak için kılını bile kıpırdatmadı.
***
17 Ocak, Hrant Dink’in katledilişinin 8.Yıl dönümü. Ama gerçek katillerin, gerçek faillerin bulunup, gereken cezayı alması bir yana,devlet onları terfi ettirdi, korudu, sakladı, gizledi, delilleri kararttı.
***
Tetekçilerden biri olan OgünSamast’ın yakalandığı görüntüleri hatırlarmısınız?
Devletin görevlileri, onu bir kahraman gibi bağrına basıp, ellerinde bayraklarla hatıra fotoğrafı çektiriyorlardı.
Bu görüntüler de yine devlet tarafından televizyonlara servis edilerek diğer vatandaşlara mesaj veriliyordu.
Hrant Dink’In avukatı FethiyeÇetin, cinayetin arkasında ki yapıyı, delillerin nasıl karartıldığını, suçluların nasıl saklandığını, hukukun nasıl ayaklar altına alındığını yazdığı kitabına, “Utanç duyuyorum” ismini verdi.
Gerçekten de okuduğunuzda utanç duyuyorsunuz, devletinizden.
***
Bir devlet 34 tane çoğu çocuk yaşta gençin sanı tek tek nokta atışı ile öldürülür de üç sene boyunca sesini çıkarmazmı?
Demokrasi ile hukuk kuralları ile yönetilen bir ülkede sesini çıkarmasın da görsün, başına neler geliyor.
Ama başta demokrasisi ve hukuku olmak üzere, herşeyi ile geri kalmış bir ülke olursanız. 34 kişi de ölür kimsenin sesi çıkmaz, 54 kişide…
Ve… bu ülkenin vatandaşları olarak devletten daha çok ürkmeye, daha çok korkmaya başlarız. Daha çok korkup ürktükçe, bu devleti de daha az severiz veya zaman içinde hiç sevmeyiz doğal olarak..
***
Fransa’da bir dergiyi basıp, 17 demokrasi mücadelesi veren kalemi ve masuminsanları susturulunca, devletaradan 24 saat geçmeden katilleri linç ediyor da bizim devletimiz, bizim katillerimizin eden bulamıyor, neden saklıyor diye düşünmeden edemiyor insan.
İşte o zamanbirpolisiyeromanıniçindeymişsinizgibi, “Acaba, cinayeti işleyen komiser de katil onun için mi bir türlü bulunamıyor” diye soruyorsunuz.
Evet ya! Bütün mesele bu işte!
İşlenen bir cinayet veya cinayetler karşısında Fransız devleti ile Türkiye devleti arasındaki fark burada…
Biz de cinayeti işleyen bizzat komiserin kendisi olduğu için, kahrolası katiller bir türlü bulunamıyorlar.
Ne kadaracı değil mi?
O zaman ben bu devletin neyini seveceğim?