Sakız Çiğneyerek Peşrev Yapmak…
Sakız çiğnemek çocukluktan gelen bir alışkanlık. İlerleyen yaşlarda bu alışkanlık daha da koyulaşıp tiryakiliğe dönüşür kimi kişilerde. Sigara yada nargile içme tiryakiliği gibi bir durum olur. Sakız çiğnemeye ilişkin -izninizle- şöyle bir soru sorabilir miyim?
“- Bir sakızı kaç kez çiğneyebiliyorsunuz?”
Biliyorum, çoğunuz “Bir kez çiğneyip atıyorum” diyorsunuz.Çoğunluk böyledir de kimileri ise çiğnediği sakızı uygun bir kâğıt türüne sarıp ikinci, üçüncü kez çiğniyor ama ilk tadı da vermediği biliniyor. Bir de, en çok sakız çiğneme tutkunu kişilerin Batı’da İngilizler olduğunu söylemek haksızlık olmaz her halde... İngiliz takımlarından birinin –adını unuttum- ünlü teknik direktörünün ekranlara ne zaman görüntüsü gelse en seri şekilde sakız çiğnediği görülür. O hızlı çiğneme ile çenesi yorulup-yorulmadığını her gördüğümde merak etmişimdir. Ama sizi temin ederim, o ünlü teknik direktör hiç sanmam bir sakızı iki kez çiğnesin… Bu arada sakız çiğnemenin yarar ve fazla çiğnemenin zararları nedir, -itiraf ediyorum bu yaşımda- bilmiyorum. Çünkü sakızı sevmem de onun için merak etmedim.
Şu an içinizden “-Ya meramını söyle de bitsin bu akort!..” diyenleriniz olduğunu biliyorum. Doğru düşünüyorsunuz, hemen söylüyorum: Bizim siyasetçilerin kimileri bir sakızı günlerce/haftalarca çiğnemekten zevk alıyorlar, desem yanlış bir ifade mi olur acaba?
Tasarruf mu yapıyorlar, diyorsunuz öyle mi? Değil... Değil! Başka bir kötü alışkanlık bu… Bir de siyaset yapmayı bilmediklerinden… Ayrıca bilgi dağarcıklarının zayıf oluşundan… O nedenle de; kimi siyasetçiler -tam da şu sıralar- söylemlerini sakız yapıp ilden ile dolaşarak çiğniyor, seçmenlere peşrev yapıp kafa şişiriyorlar.
Kurulup çalıştırılan eski usul gramofonlar gibi… Koy plağı çalıştır, gerisi tamam…
Kimi siyasetçilerin bundan hiç farkı yok emin olunuz. Demode olmuş bir yöntemle kürsüden aynı şeyleri söylemek -bana öyle geliyor- hiç ilgi çekici değil. Bir de caddelerde, sokaklarda taşıtlara yerleştirilen hoparlörlerden yüksek sesle reklam yapmak…
İlkel değil de ne? Batı’dan gelip ilk kez görenler apışıp kalıyorlar. “Bu da ne?” diye…
******
Genel kültür düzeyini yükseltme söyleminde/derdinde olan hangi siyasetçi?Böyle bir konuyu dert edinen, söylemleriyle yurttaşa görüşlerini aktaran kaç siyasetçi var şu seçim döneminde?
Var da, yok da “sandığa girmek ve oradan çıkmak…”
Çok merak ediyorum, Doğu ve Batı Klasiklerini okumuş kaç siyasetçimiz var? Yüzde kaçı Türkçe dışında dil biliyor? Tüm yurdu gezip dolaşmış kaç kişiler? Doğu-Batı ülkelerini gezip görenler yüzde kaç?
Tabii ki bu soruları çoğaltmak olası… Ama meramım/merakım o değil.
Bir ülkede siyasetin düzeyi/seviyesi illa da seçmenin okur-yazarlık oranı ile ilgili olduğuna az da, çok da olsa inananlardanım; ama asıl önemli olan siyasetçilerin kültür düzeyi önemli benim için. Eğer siyasetçi bir kimlik olarak ülkeyi yarınlara taşıma görevinde rol almak sevdasına kapılmışsa öncelikle kültürlü/aydın bir kişilikle bu yola çıkmalı… Çıkmalı, çünkü böyle aydın bir siyasetçinin görevi, öncelikle içinde yaşadığı topluma demokrasi öğretmenliği yapması gerekir. Bu söylemleriyle olduğu gibi, davranışlarıyla da desteklenir olmalı… Çünkü aydın bir kimliktir, demokrasi için bir mihenk taşı olma görevi vardır halk indide/nezdinde…
Bizde mi? Ohooo… Daha çoook fırın ekmek pişirip tüketmemiz gerekiyor.