ANASAYFA arrow right Ekonomi

“Gelir ve servet dağılımı bozuluyorsa zenginlerin tasarruf oranları yükselirken yoksullarınki düşer”

“Gelir ve servet dağılımı bozuluyorsa zenginlerin  tasarruf oranları yükselirken yoksullarınki düşer”
YAYINLAMA: 24 Kasım 2025 / 13.24
GÜNCELLEME: 24 Kasım 2025 / 13.24

Hanehalkının tasarruf oranı 2018’de yüzde 16.5 iken 2024’te yüzde 11.3’e geriledi

Meclis’teki bütçe gündemine, “ekonomide toparlanma” vurgusunun öne çıktığı iktidar açıklamaları eşlik ediyor. En iddialısı, “Kişi başına düşen milli gelirde rekora koşuluyor” söylemi. 2026’da kişi başı gelirin ilk defa 17 bin dolar eşiğini aşarak 18 bin 621 dolar seviyesine çıkacağı belirtilirken Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda ilginç bir hedef yer aldı: “Tasarruf eğitimi planı” Sabit gelirle adeta yaşam mücadelesi veren milyonların yeni yıla girerken en temel talebi geçinebilmek için yeterli zam. İktidarın gündeminde ise “finansal okuryazarlık seferberliği” başlığı altında “bütçe yönetimi eğitimi” var.

TÜİK verileri hanehalkının tasarruf oranının 2018’de yüzde 16.5 iken 2024’te yüzde 11.3’e gerilediğini gösteriyor. 2025’te de ücretlerin enflasyon karşısındaki değer kaybı sürdü. DİSK-AR’ın yayınladığı son rapora göre ortalama bir işçinin on aylık kaybı 106 bin lirayı aştı. ING Türkiye’nin “Tasarruf Eğilimleri Araştırması” 2025 ikinci çeyrek raporunda “Tasarruf sahibi olma oranı yüzde 54. Tasarruf edemeyen yüzde 46’lık kesim içinde ise yakın zamanda tasarruf etmeyi planlayanların oranı yüzde 25” sonuçları yer alıyor.

 

İktisatçı Prof. Hayri Kozanoğlu, “Gelir ve servet dağılımı bozuluyorsa zenginlerin tasarruf oranları yükselirken yoksulların iyice düşer” diyor. Geniş bir kesimin tasarruf bir yana, borçlanmak zorunda kaldığına dikkat çeken Kozanoğlu altını çiziyor:

“Çalışma yaşındakilerin ancak düşük oranda tasarruf edebilmeleri de ileride bir ev alabilmeleri, işsiz kalmaları halinde bu dönemi az sarsıntıyla atlatabilmeleri, beklenmedik sağlık giderlerini karşılayabilmeleri, emeklilik döneminde maaşların yetersizliği veri alınırsa yaşam standartlarını korumaları açısından sakınca yaratır. Bugünün Türkiye’sinde tüm bu sorunlar keskince yaşanıyor.”

İktisatçılar Dr. Levent Dölek ve İnan Mutlu da bir taraftan geliri baskılarken diğer taraftan yurttaşın tasarrufa yönlendirilmesini “komik” olarak nitelendiriyor. Dölek, “Dar gelirli gelirinin bir kısmını getiri beklentisiyle ayırdığında bu, tasarrufa değil, olsa olsa kumara yöneliyor. Geniş kitle yasal veya yasadışı kumar bataklığına batmış vaziyette” diyor.

Kişi başı gelirde tırmanış göstergelerine ilişkin ise Dölek, “Dolar kurunun baskılandığı bir dönemde iktidar her veriyi dolar üzerinden konuşmaya meyilli. Aynı iktidar TL’nin hızla değer kaybettiği Nebati döneminde TL cinsinden konuşuyordu. Asgari ücret tartışmaları başlar başlamaz ücretin dolar karşılığı üzerinden tartışıldığını göreceğiz. Oysa halkın geçimini ve refahını ülke içindeki fiyatlarla ve hayat pahalılığıyla ölçeriz” diyor.

İnan Mutlu da açıklamaları “hamaset” olarak niteliyor ve şunların altını çiziyor:

TEMEL GİDERLER KARŞILANAMIYOR

“Ellerinde uyduruk Dünya Bankası’nın kişi başı gelir rakamları dışında tutunacak dal kalmadı. Ülkenin toplam servetini kişilere bölerek yapılan yorumların bir kıymeti yok. Halk barınma krizi yaşıyor, enerji krizi yaşıyor. Ucuz ve sağlıklı gıdaya her geçen gün daha zor erişiyor. Gerçeği makyajlayınca gerçeklik değişmiyor. Koç’un Sabancı’nın Limak’ın servetini bana niye bölüyorsun?”

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *