“Cici Can” da Gitti…
Günümüz -gerçi kalmadı ama- yerel ya da yaygın gazetelerinde karikatüre pek yer ayrılmıyor. Dahası hoş görülmüyor karikatür. Ama kimi gazeteleriyöneten arkadaşlarımız mizahın/karikatürün ne denli önemli bir ileti/masaj yöntemi olduğunu bildiklerinden bu konuda okurlara olan görev borçlarını savsaklamıyorlar.
1950’li yıllarda “50 Kuşağı” olarak bilinen Turhan Selçuk, Semih Balcıoğlu, Altan Erbulak, Sinan Bıçakçı, Ferruh Doğan, Nehar Tüblek ve arkadaşları gazetelere çizdikleri karikatürlerle renk kattıkları gibi okurların dünyalarına da mizah mayalıyorlardı.
Her gazetede birden çok çizer vardı. Turhan Selçuk, Abdi İpekçi’nin yönetimindeki Milliyet’te, Semih Balcıoğlu Dünya’da, Hürriyet’te, Altan Erbulak, Oğuz Aral, Ratip Tahir Burak Yeni Sabah’ta, Nehar Tüblek, Dünya ve Akşam’da, Ali Ulvi Cumhuriyet’te günlük olaylar üzerine karikatür çiziyorlardı.
Cumartesi gün yitirdiğimiz Karadenizli çizer Bedri Koraman’ın “Babıali Basını”na geçen emeğini ancak onu yakından tanıyanlar bilirler. O zamanlar gazetelerin merkezi olan Babıali’ye çok genç yaşlarda gelip kendini kabullendiren Bedri Koraman’ı Abdi İpekçi yönetiminde atılıma/yenilenmeye başlayan Milliyet gazetesindeki bant karikatürü “Cici Can” ile tanıdım, sevdim. Hesapta delikanlıyım ya, “Cici Can”ı sanki ben yaşıyordum, günlük yaşımda... Bir sevgi/aşk yoğunlaşmasını kendi dünyamı renklendiriyordum.
Bir zamanlar filmi de çekilen “Cici Can” yok artık.
Bedri Koraman, uzak/uzun bir yolculuğa “Cici Can”ı aramaya/bulmaya gitti.
Bedri Koraman’ı Babıali’de bulunduğum dönemde az-çok tanıdım. Belki aynı gazetenin çatısı altında çalışamadık ama kimi toplantı ve benzeri yerlerde ayaküstü konuşmalarımız oldu. Son buluşmamız ise gazetecilik mesleğinde 50 yılını dolduranlara Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin kuruluşu İletişimliler Vakfı (İLEV)’in düzenlediği “Meslekte 50 Yıl ONUR GÜNÜ” TÖRENİNDE buluşmamız oldu. Yıllar sonra da olsa bir araya geldiğimizde hemen tanıdı, birlikte anı fotoğrafı çektirdik, “meslekte 50 yılın onuru”nu birlikte yaşadık. Çok mutluydu. Yaptığı konuşmada İLEV’in bu değerbilirliğini övüp, hatırlanılmış olmakla mutlu olduğunu söylemişti.
Karikatürcüler Derneği genel Kurulu sonrası akşam topluca yemek sırasında Başkan Metin Peker acı haberi verdi. Herkesin neşesi/iştahı kaçtı.
*****
Ne yaparsın ki, yaşam bir noktaya geldiğinde saatin durması gibi, “ömür” denen pil de bitiyor. Şarj edip doldurulması olası değil. Onun için yaşarken/koşarken“arkada iz bırakmanın heyecanı”nı duymak gerek. Eğer bu dünyaya bir kapıdan girip ötekinden çıkmak; yani “doğup-ölme arasındaki süreci” sadece yaşamak olarak algılıyor, sadece kendi görüş çerçevenizden dünyaya bakıyorsanız, o zaman “boşuna yere yaşamış” olmanın üzüntüsünü arkadan gelenlere miras bırakmışsınız ne yazık ki…
Yaşamak her şeyden önce ona anlam katmakla olur. Meyvesi olur bu yaşamın. Yaşama anlam katan sevdası olur… İnancı olur, inancın kavgası olur. Rengi olur.
Tüm bunlara anlam veren, kimlik, olgunluk kazandıran “dürüst insan”abidesini sağ iken dikebilmektir hüner.
Karikatür sanatımızın büyük imzası Bedri Koraman’a sevgilerle yolcu ettiğimiz yeni dünyasında “Cici Can”lı nice güzel günler diliyorum.