Türkiye’nin kayıp yıllarının baş sorumlularından biri…
İlk karşılaşmamız benim henüz çiçeği burnunda bir gazeteci, onun siyasi yasaklı olduğu dönemdeydi.
1984-85 yıllarında, siyasi yasaklıydı ama, özel gezilerle Türkiye’yi dolaşıyordu. Gaziantep’e gelmişti. Peşinde 2-3 arabalık konvoy ile ilçelere, köylere gidiyordu.
Mola verilen bir yerde, yakına gidip ne söylüyor, ne konuşuyor diye kalabalığı yarma çabam üzerine, gazeteci olduğumu bilmeyen birkaç kişi hemen yol açarak Demirel’e ulaşmamı sağladı.
Çok el öptürürdü ya, beni de el öpmek isteyenlerden biri zannetmişlerdi. Yanına ulaştığımda, tam eli havaya kalkıyordu ki, “Ben gazeteciyim” diye itiraz ettim.
***
Daha sonra iki kez özel kitaplar için Güniz Sokak’taki evde görüşmeye gittim.
Sonuncusu bir yıl kadar önceydi. Müthiş özen gösteriliyordu.
İçeri alınan misafirlere son birkaç ay içerisinde herhangi bir enfeksiyon geçirip geçirmedikleri bile soruluyor, ayaklara galoşlar giydirilip, ellere dezenfekte losyonları dökülüyordu.
***
Her neyse, bence Türkiye’nin kayıp yıllarının baş sorumlularından biri olan Demirel’in ardından iyi şeyler söyleyebilmek ne yazık ki pek mümkün değil.
Bence Demirel’in ardından en iyi değerlendirmeyi HDP İstanbul Milletvekili Pervin Buldan yapmış. “Benim eşim faili meçhul bir cinayette öldürüldü. O dönem hazırlanan listede, onlar açısından öldürülmesi gereken bir liste hazırlanmıştı ve bu listenin başında benim eşim vardı. Listeyi Sayın Süleyman Demirel’in hazırladığı duyumunu almıştık. Bugün hesap vermediği için gerçekten üzgünüm. Süleyman Demirel, bir dönemin karanlık insanıydı. Yargılanması, sorgulanması, cezalandırılması gerekiyordu” diyor.
Buldan ile anyı kanıdayım.
***
Bianet, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 90’lı yıllarda başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemlerde 360 kişinin gözaltında kaybedildiğini yazmış. Hem de liste vererek.
Başbakanlığı dönemde 31, cumhurbaşkanlığı döneminde gözaltında kaybedilenlerin sayısı 329.
Galatasaray Meydanı'nda buluşan kayıp yakınları 9 Ocak 2010’da yaptıkları açıklamada, “ölüm listelerini bizzat Süleyman Demirel verdi itiraflarını” hatırlatarak, Demirel kayıplarla ilgili yargılanmasını istemişti: “Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ‘Polisin elini soğutmayın’ buyurdu. Ve bütün hükümetleri döneminde gerçekten de polisin eli hiç soğumadı. ‘Kayıplar cebimde değil ki vereyim’ sözünün sahibi Demirel'i yargılayın” demişlerdi.
***
Demirel ile iligili başka bir ilginç değerlendirme de uzun süreden beri Demirel’in ölümünden sonra ardından neler yazılabileceğini araştırmak üzere Türkiye’ye gelip giden The New York Times muhabiri Stephen Kinzer’in yazdıkları olsa gerek.
Kinzer, dün The New York Times gazetesinde yer alan makalesinde, ünlü siyasetçinin duruma göre pozisyon değiştirme özelliğine atıfta bulunarak, “Ülkenin en kayda değer siyasi survivoru” yorumunu yaptı.
Geçtiğimiz günlerde Gaziantep’e de gelen NYT’nin tanınmış gazeteci ve yazarı Stephen Kinzer,
“Duruma göre, yönü Avrupa’da olan bir ilerici veya çeşitliliğin sert bir muhalifi olabiliyordu.”
“Türkiye’ye başbakan olarak yedi defa hizmet ederek ülkenin şiddet, ekonomik durgunluk ve askeri yönetimi ile boğuştuğu dönemde siyasetine hakim oldu.”
“Kendisiyle mülakat yapanlar sık sık, siyasi bir tutumdan başka bir tutuma o kadar hevesle atlamayı nasıl izah ettiğini soruyorlardı. O da, ‘Dün dündür, bugün bugündür’ yanıtını veriyordu” cümleleriyle anlattı Demirel’i.
***
Aysel Ocak da, “Demirel öldü, yasta değil, isyandayız” başlıklı yazısında, “Kimse Maraş, Sivas katliamları ortadayken Süleyman Demirel`i demokrasi aşığı olarak pazarlamaya kalkmasın. Bu Roboski’yi yaratanların absürt çabalarından başka bir şey değildir. Bu hesap vermeden gidişler, her geçen gün bizler açısından, hele hele bu kirli savaş politikalarının mağdurları cephesinden daha farklı travmalara dönüşüyor. Artık “Cezasızlığa Son, Adalet İstiyoruz” çığlığı tüm insanlık için karşılığını bulmalı. Tüm insanlığa karşı suçlarla yüzleşilmeli. Kör ölünce kömür göz olunmamalı” diyerek, hesap vermeden gidişlerin toplum vicdanında yarattığı hasara dikkat çekti.
***
Dileğimiz; mazlumları katleden, yetim hakkı yiyen başka siyasetçilerin Demirel kadar şanslı olmaması.