Önce güven duygusu ortamı...
Doğrusu-eğrisi, turizm konusunda o denli tutarsızlıkları yaşayarak bu günlere geldik ki, hangisinden söz edelim?
Bugüne de şükredelim en iyisi...
Siz, hiç yurt dışına "turist kafilesi" halinde çıktınız mı? Çıkmamışsanız bile çıkan arkadaşlarınız gezi anılarını/intibalarını anlatırken şurada şöyle karşılandık, şöyle-şöyle alkışlandık diye anlatan oldu mu?
Olmaz tabii ki!..
Batı'da turist gelecekmiş, döviz bırakacakmış...
Kimin umurunda...
"Kim kime, dum duma" herkes...
***
Şimdi Rus turistler tekrar ülkemize gelmeye başlayınca onları davul-zurna ile karşılıyoruz. Bir darbuka çalıp oynamadığımız kalıyor.
Niçin böyleyiz, acaba?
Rus turistler kriz nedeniyle gelemeyince Antalya'da turistik otel/pansiyon vb. tesislerden kimileri kapılarına kilit vurmuş, kimileri de yerli turizmi hareketlendirmek adına fiyat ayarlaması yapıp zarar etmemenin yolunu seçmişti.
Sonuçta, Ramazan Bayram'ında bu turistik tesisler bizler/yerli turistler tarafından dolduruldu.
Yüzler güldü biraz...
Demek ki, turistik tesislerde konaklama ücretleri ülkemiz insanının bütçeleri dikkate alınıp düzenlendiğinde bizler de tatil yapabiliyoruz.
Durum anlaşıldı: Ruslar gelmeye başladı, havalar düzelecek, yüzler daha daha gülecek...
Çünkü, tarifeler eskiye dönecek... Cepler şişecek...
İşte bunun için davul-zurnalı karşılamalar yapıyoruz belki de!..
***
Eskiden, eskiden diyorsam turizmin ülkemde yeni-yeni önemsediği yıllarda ufukta hep turist getirecek gemiler gözlenirdi. O gemilerin İstanbul/Galata rıhtımına yanaşması bir büyük bayram sevincine dönerdi. İnsanlar turist görmek merakıyla, ilgililer de karşılamada bulunmak adına koca rıhtımı doldururlardı. Sonra ortaya "Bursa Kalkan Ekibi" çıkar, kılıçlı/kalkanla gösteriler yaparken turistlerden kimileri ağzı açık izler, kimileri tırsar; alkış ise bizim taraftan gelirdi.
Bu da bizim bir tür turizm ilkelliğimizdi.
Şimdi çeşitli versiyonları çıktı turizm piyasasına...
***
Önemli olan ne biliyor musunuz?
Ülkeme gelen turistin "kakala"nmasını/kazıklanmasanız önlemek...
Turistik eşya, yiyecek, giyecek alış-verişlerinde "güven ortamı" yaratabildik mi gelen bu konuklar üzerinde?
Önemli olan burası...
Yoksa, adamları davul-zurna ile karşılarsanız -siz de olsanız- "- Bunlan niçin çalıp oynuyorlar?" sorusu/kuşkusu aklınıza gelmez mi?
Bir de , "- Aaa... Bak, biz geldik diye bayram ediyorlar. Uyanık olalım." dürtüsü/kuşkusu gelen turisti güvensizliğe/çekimserliğe itmez mi?
***
Öyle ya da böyle...
Belli ki, kimi turistler ülkemize tatil yapmaya, kimileri de gezip/tozup ören yerlerini görmeye geliyorlar.
Böyle bir durumda onlara her alanda en iyi konukseverlik ve hizmeti verebilmenin özenini, heyecanını ortak payda yapmak gibi bir konumda olduğumuzu turizm sektöründe görev üstlenenlerin çok iyi bilmesi gerekiyor.
Yoksa gördük; turistin gelmeyişiyle yaşanan ekonomik/sosyal sıkıntıyı/bunalımı...
Bir şey daha var: Bakmayınız siz "Arap turizmi" falan filan öykülerine...
Gezmeyi, eğlenmeyi, yemeyi-içmeyi, diyalog kurmayı bilmeyen/ beceremeyenler mi turizme katı verecek?
Kötü örnek, pislikleri bile çekilmiyor.
***
Turizmde daha çok kaliteli ve beklentilere yanıt olacak hizmetleri güven duygusu yaratılmış bir ortamda sunduğumuzda yüzümüzün güleceğini bilmeliyiz.