Göz bebeği gözden çıkarılırsa…
Bugün, batının en gelişmiş ülkelerinde en büyük sorunun ne olduğunu sorduğunuzda size “eğitim” diye yanıt verirler.
Nasıl yani, onlarda da mı karınca gibi “türetilen” nüfusa yetecek okul yok, kaliteli eğitimci yok, eğitime ayrılacak kaynak yok diyeceksiniz değil mi?
Ama konu o değil. Konu gelişmiş ülkelerin en önceliğinin “eğitim” olması, yetişmiş insan gücünü daha iyi nasıl “eğitiriz”in derdinde olmaları. Ülkenin geleceğinin, demokrasisinin, refahının, mutluluğunun, ancak daha eğitimli insanlarla mümkün olduğunun ayırdına varmış olmaları..
Ya biz?
Bizde durum ne?
Eğitim Sen Başkanının bu konudaki tespiti insanı dehşete düşürecek bir saptama, “Türkiye’de toplum eğitimi gözden çıkarmış durumda…”
***
Yıl 1908. Sanatçıların tutuklandığı, oyunların yasaklandığı istibdat yönetimi hakim.
Celile, Fransa’daki arkadaşına yazdığı mektubun sonuna şu notu düşer: “Anlaşılan o ki sevgili Marcel, ülkemin hürriyete ulaşması hiç de kolay olmayacak… Daha yürümemiz gereken epey yol var…”
***
Çetin Altan’ın ''Artık anlaşılıyor ki ülkeme demokrasinin geldiğini göremeden ayrılacağım bu dünyadan. Torunlarımıza bırakmayı hayal ettiğimiz ülke bu değildi. Gene de bir hayal kırıklığı yaşamıyorum. Menzil-i maksuda ulaşılamasa da çok yol katettik. Bir ömür, sadece amaca ulaşmak için harcanmaz. O amaca doğru atılacak bir iki adıma yardımcı olmak için de harcanır" sözlerini okuyunca aklıma Celile’nin bu notu geldi.
***
Celile, şairimiz Nazım Hikmet’in annesi ve Osmanlının ilk kadın nü ressamı..
Bir gün çok sevdiği kayınpederi Mehmet Nazım Paşa ile memleket hallerini konuşurken, Celile, Osmanlı’nın güçlü Paşası’na, “Ne olacak bu memleketin hali baba?” diye soruyor.
“Maalesef iyi olmayacak” Celile diyen paşa ekliyor: “Neden bizde bir Victor Hugo, bir Montesquieu, bir Jean Jacques Rousseau yok diye hiç düşündün mü? Tamam Namık Kemal, Ziya Paşa, Mithat Paşa var ama tutuyorlar mı az önce ismini saydıklarımın yerini, tutmuyorlar. Bizde sorun çok derinlerde. İslamın çözülememiş, çözülsün diye uğraşılırken daha da çıkmaza sokulmuş düşünsel yapısı var. Meselelerimizin kaynağı tam da orası. Oysa sözünü ettiğimiz düşünürlerin arkasında kocaman bir Avrupa medeniyeti ve tarihi var.”*
***
Aradan 100 seneden fazla zaman geçmiş.. Biz halen menzil-I maksuda ulaşabilmek için çırpındıkça, ülkenin kaderi ile oynayanlar ne yazık ki, geleceğimizi çırpındıkça batılan bir bataklığa çevirmekte beis görmüyorlar.
Ülkenin tutunacak tek dalı olan eğitim öyle pespaye, öyle yerlerde sürünür hale gelmiş ki, eğitimci, “İnsanlar artık eğitimi gözden çıkarmış” diyor.
Meali şu: “İnsanlar ülkelerinin geleceğini gözden çıkarmış!”
***
Oysa ülkeyi yönetenlerin “eğitimi gözden çıkarması” yeni değil, çook daha öncelere dayanıyor. Bu ülkede, bir takım çevrelerce yıllarca “güya laikliğin bekçisi” olarak görülen ordu da dahil, eğitimin fütursuzca ve şuursuzca tarikatlara ve cemaatlere teslim edildiği yıllar öncesinden beri eğitimin gözden çıkarıldığı belli değil miydi?
Bugün bile eğitim, belli bir cemaatin elinden kurtarılmaya çalışılırken, diğer tarikat ve cemaatlerin faaliyetlerinin denetimsizliği aynı şuursuz zihniyetin devam ettiğinin göstergesi değil mi?
***
İlahi Mehmet Nazım Paşa!
Aradan 100 yıl geçtikten sonra bugün gözlerini açıpta ülkenin hal ve gidişatına bakma imkanı olsa, bıraktığı noktadan ancak bir karınca boyu yol aldığını görüp, kahrolurdu şüphesiz…Bugün ülkenin geleceğini gören yüzlerde, binlerce insan gibi…
Önceliği kaliteli eğitim olmayan toplumlar Tolstoy, Montesquieu, Jean Jacques Rousseau yetiştiremezler…
Burası tüm zenginliklerini kovmuş, kovalamış, harcamış, tüketmiş, çorak bırakılmış bir ülke…
Bu genler ve kimyadan ne Tolstoy, ne Montesquieu ne de Jean Jacques Rousseauların çıkması mümkün.
*Ela gözlü pars Celile-Osman Balcıgil