Ağzına burnuna bulaştırmak...
Giriştiğimiz her işin/uğraşın daha ilk basamağında "başaramazsam..." kuşkusu kimilerimizin içine bir güve gibi siniyor/gizleniyor.
Bir içgüven kuşkusu... Bir kararsızlık...
Bir tür hastalığımız bu...
Yaşamın her döneminde yeteri bilgi ve deneyimi kazanmadan "heves" peşinde koşup; vardığımız noktada elimize verilen karnelerin zayıflarla dolu olduğunu görerek bu günlere geldik.
Böyle durumların savunulacak bir tarafı olmadığını biliriz ve yine de en kolay çıkılan "mazeret ağacı"na tırmanmayı hüner sayarız kendimize:
"Aslında ben hiç böyle olacağı aklıma gelmemişti de..."
"Ama bunda benim kabahatim ne?"
"Sanki ben böyle olsun mu istedim." şeklinde savunuda bulunmanın avuntusunu yaparken, başkalarının "Bir çuval inciri berbat etti" eleştirisini kulak ardı ederiz hep.
Kulağımız, işimize gelmeyen işi/eleştiriyi duymaz.
Hepimiz böyle değiliz elbet.
Değiliz elbet de; toplumsal yaşamımızdaki siyasal olayların kahramanı(!) kimi kişileri üstlendikleri görevlerde ufak da olsa bir başarıya imza attıklarında böbürlenme hastalığına yakalandıklarını sağduyu sahibi kişiler biliyor/görüyor/yaşıyorlar.
Bu konuda "Pireyi deve yapar" hastalıklı anlayışın toplumsal bir hastalığımız olduğunun farkında bile değiliz herhalde.
Xxx
Toplumsal yaşamın siyaset cephesinde kültür/bilim/sanat düşünü egemenliğini sağlayamayan ülkelerin cezasıdır böylesi iç çekişmeler.
Tıpkı ülkemizde olduğu gibi...
Yaşamın ağırlıklı bilim/kültür/sanat olgusu; siyaset alanına -bilerek/bilmeyerek- transfer edilmediği/davet edilmediği için "siyaset dünyamız" da bu alanda zayıf not almaya devam ediyor.
Devam edeceği konusunda da kuşkular/korkular var görünürde.
Çıkış noktası mı?
Bir ülkede siyaset terazisinin doğru tartması, siyaset nabzının sağlıklı atması için "siyaset yapan kadrolar"ın; toplumsal yaşama renk katan, yaşam veren bilim/sanat/kültür alanlarından gelecek temsilci sayısının artırmalarıyla olacağını bilmemiz gerekir.
Bunun sıkıntısını, yarattığı sorunların acısını çeken pek çok ulus var dünyamızda...
Xxx
"Biz bize benzeriz" diye övündüğümüz alanlarda/konularda kanat takıp uçasımız gelir hep..
Ama...
Başaramadığımız/becermediğimiz her konuda/işimizde bir bahane yaratmayı "mazeret ağacı"na çıkarak gidermeye/telafi etmeye çalışırız.
Bu huyumuz "Biz bize benzeriz" özelliğimize yakışmıyor doğrusu...
Xxx
Başarısız mı olduk? Varsın olsun, mazeret ağacımız var, der avunuruz...
Amaa... Başkalarının "Ağzına burnuna bulaştırdı" eleştirilerine kulaklarımızı tıkama eylemimize kim anlam verecek?