Ölü gönüller
Gönlü güzel, içi güzel, ruhu güzel, kalbi güzel bir insandı Hasan-ı Basri. O ermiş, bilge birisiydi. Söz söyledi mi insanı mest ederdi. Ne söylerse hak söyler, ne yaparsa hakka uygun yapardı.
Herkes onun bu gönül açan sohbetlerine katılmak için bölük bölük gelirdi. Bir gün onu dinlemeye gelen kişiler "Uyuyan gönlümüzü uyandır, efendim" dediler. Büyük ermiş Hasan-ı Basri: “Uyuyanı uyandırmak kolay” dedi. “Sizin gönülleriniz ölmüş, zira hiç hareket etmiyor.”
İnsan gönlü ölür mü?
Ölürmüş meğer.
Kendimize bir göz atalım. Akşam yemeği yeniyor. Bu arada bir taraftan da haberler seyrediliyor. Haberler zaten felaket tellalının listesi… Şehit haberi… Ana, baba, bacı ciğeri yanmış ağlıyor. Biz bir an olsun irkilmiyoruz. Çünkü yanan başkasının ciğeri…
Sanki hiçbir şey olmamış gibi aile yemek yemeye devam ediyor. Anlıyoruz ki gönülleri ölmüş. Bir başka kanalda trafik kazası haberi… Aynı yemek devam ediyor. Hiç irkilme, üzülme yok.
Çünkü gönüller ölmüş.
Eski Roma’da arenalarda köleler aç aslanlara yem olarak atılırmış. Şehrin asilzadeleri de bu manzarayı seyrederek yemek, meyve yermiş. Ne farkı var günümüz insancıklarının Roma asilzadelerinden?
Sizin gibi düşünmeyen birisinin koluna kelepçe takılmış suçsuz yere adam içeri götürülüyor, “Oh olsun” diyorsunuz. Maalesef sizin de gönlünüz ölmüş. Siyaset arenasındakilerin, partizanların zaten gönlünün diri kalması imkansız… Rakip partiden birisinin başına kötü bir şey gelmişse zil takıp oynayan birisinin gönlü öleli yıllar olmuştur.
Babası PKK’lı diye bir çocuğu linç ediyorsanız, 5 yaşındaki bir çocuğa tecavüz eden sapığı sokağa salıyorsanız, hapishanede yer açmak için hırsızı, sapığı, katili serbest bırakıyorsanız bilin ki gönlünüz çoktan ölmüş. Hakimsiniz kararınız hukuka uygun değilse, doktorsunuz ideolojik davranıyorsanız, öğretmensiniz siyasi görüşünüze göre hareket ediyorsanız, memursunuz sizin için partinizin, pırtınızın menfaati önemliyse sizin de gönlünüz ölmüş demektir.
Gönlü ölen insan, ister hacı olsun ister hoca, ister doktor olsun, isterse de hakim o artık hayvandan daha aşağıdır.
Beş vakit camide kıldığın namaz seni kurtarmaz. Kabe’nin içine girip namaz kılsan da kurtulamazsın. Gönlü ölmüş insancıklar, hayvanlar gibidirler. Hayvanların gönlü yoktur. Bir kurt sürüye saldırır. İçlerinden bir koyunu kapar. Parçalayıp yemeye başlar. Diğer koyunlar sanki hiçbir şey olmamış gibi bu durumu seyrederken bir taraftan da otlamaya devam ederler. Koyunlardan farkımız kaldı mı?
O kadar olumsuz olaylar yaşanırken, artık hiç tepki göstermiyoruz. Tamamen bu tür şeyleri kanıksadık. Bir yetimin gözyaşı seni titretmiyorsa, bir annenin feryadı içini burkmuyorsa, bir şehit cenazesi seni ağlatmıyorsa, bir fakir soğukta titrerken çay içebiliyorsan, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyorsan, ben ne yapabilirim ki? Gönlün ölmüşse kendi haline bile ağlayamazsın. Çünkü en önemli insani vasfını yitirmişsin demektir.
Artık duyarsız bir varlık oldun. Sadece yiyen, içen, boşaltan bir varlık. O işi öküzler de çok güzel yapıyor. Sadece insan ol. Onun için de gönlünü canlandır, gönlünü…
Gönlü ölmüş birisi yalan söyler, zulmeder, acımaz, merhamet etmez, narsistir, bencildir, çıkarcıdır. Açın tarihin tozlu sayfalarını, bakın orada ne gönlü ölmüş katiller, tiranlar, Nemrutlar, Firavunlar, Yezitler, Hitler, Stalinler yatıyor. Gönlünüzü kibriniz, gururunuz, niyetiniz, egonuz öldürür. Gönlü ölen birisi sadece canavar olur. Gönlüyle yaşayan, gönlüyle gören insanlara ne mutlu…