Aşk neden çabuk bitiyor?
İnsan canlı cansız bir çok şeye aşık olabilir.
Çok güzel bir eviniz vardır ve siz ona aşık olursunuz.
Amerika’da ve batı ülkelerinde köpeğiyle, televizyonuyla, arabasıyla evlenen ya da mirasını kedi, köpek, maymununa bırakan insanların hikayelerini okuyoruz. Tanıdığım bir emekli öğretmen vardı. Adam arabasına aşık…
Her gün onu yıkar, siler, temizler, okşardı. Ama çarşıya giderken bile arabasını kullanmaz belediye otobüsüne binerdi. İnsan nesnelere, objelere aşık olabilir. Bağına bahçesine aşık çok insan var. Oğlan babasının arabasını kaçırmış ve arabayla kaza yapmış. Olay babaya intikal ediyor. Adamın ilk tepkisi “Arabaya bir şey oldu mu?” oluyor.
Nesnelere, objelere, eşyalara aşık olmak daha kolaydır. İnsanlara aşık olmak zor ve zahmetlidir. Çünkü cansız varlıkları kolaylıkla idare edebilirsin, kullanırsın, kırarsın, dökersin ama sana hiç itiraz etmezler. Ama insanlar öyle mi? Bir insana aşık olduğun zaman hemen talepler, istekler, arzular, temenniler, dilekler başlar.
İnsan talepkar bir varlıktır. Bunun için bazı insanlar asla insanlara aşık olmazlar. Onlar eşyalara aşık olur ve bağlanırlar. Eşyaları idare etmek, kullanmak kolaydır. Ama insanları kolay kolay idare edemezsiniz.
İnsan doğası gereği hep efendi olmak ister. Eşyalara efendi olmak kolaydır, ama insanlara efendi olmak zordur, zahmetlidir. İşte işin püf noktası buradan başlıyor.
Bir insana aşık olursun ve hemen ona hükmetmeye, ona efendi olmaya çalışırsın. Hani eşyaya hükmetmek kolaydı ya sende aşık olduğun kişiyi hemen nesneleştirmek, eşyalaştırmak istersin. Bir çift bana terapiye geldi. Delikanlı daha benim yanıma girerken amir, lider, otorite olduğunu belirten kelimeler kullanmaya başladı. “Hocam, ben iki tane üniversite bitirdim. Sizin meslekle ilgili bütün kitapları okudum. Ben kendini geliştirmiş insanım” diyordu. Tipik bir narsist profili… 3 yıllık evliymiş, 1 yaşında bir oğlu var.
Kadın artık bu adamın yüzünden evini terk etmiş, baba evine gitmiş. Şimdi psikologa gelip tedavi olursa kadın geri dönecek. Kadına “Eşinin yanında kendini nasıl hissediyorsun” diye sordum. “Hocam, kendimi eşya gibi, şu çanta gibi hissediyorum” dedi. İşte bazı eşler eşine efendi olmak için onu nesneleştirmeye çalışırlar. Çatışma da buradan başlar.
5-6 yıllık flört sonucu evlenen bu çiftler, bir ay sonra boşanırlar. Flört ve nişan döneminde fazla nesneleştirme olmaz. Ama evlilik gerçekleşince iki taraf da diğeri üzerinde baskı kurmaya onu eşyalaştırmaya başlar. Sonra da bize gelip “Hocam, bizim aramızda doku uyuşmazlığı var. Anlaşamıyoruz, boşanacağız” derler.
Ama bu efendi-köle ilişkisi gerçekleşirse evlilik kör-topal devam eder. Bir emekli subayın eşi terapiye geliyordu. Adam kadını tam bir köle yapmış. Bu süreçte adam öldü. Kadın birkaç gün sonra terapiye geldi yanıma. “Hocam, hiç bu kadar mutlu olmamıştım. Adam öldü ya… Adamdan kurtuldum. Artık sabahtan akşama kadar beni eleştiren, küfreden, bağıran birisi yok. Öldüğü gün sevinçten sabaha kadar uyumadım” demişti.
Bir insanı nesneye, eşyaya dönüştürmenin en kolay yolu eziyet, işkence, yıkımdır. Önce bütün özgürlüğü elinden alınır. Eş kabul ettikçe bunun dozu artar. Bir süre sonra bir köleniz olur. Siz de egonuzu tatmin etmenin hazzını acı bir şekilde yaşarsınız. Bilinçsiz evlilik bu süreci hızlandırır. Bunun için batı toplumları artık evliliği hayatlarından çıkardılar.
İşte bundan dolayı hayvanlara, eşyalara, arabalara aşık olur insanlar. Onları idare etmek, yönetmek kolaydır. Ama insanın aklı var, özgürlüğü var. Bundan dolayı insanı idare etmek zordur. Bu kısır döngüyü yaşamaya başlarsan aşk da biter, sevgi de biter.
Ama gerçekten seversen iş değişir. Gerçek sevgi, aşk nedir? Gerçek sevgi; karşıdaki kişiye kendi olma özgürlüğünü vermektir. Onu özgür bırakırsan, kendi olmasına imkan verirsen o ilişki ömür boyu sürer. Böyle davrandığın zaman ona sahip olamazsın. Ona efendi olamazsın. Ona hükmedemezsin. Hiçbir şeyin garantisi yoktur. Her an her şey değişebilir. Bütün bunlara katlanabilirsen gerçek aşkı, gerçek sevgiyi, gerçek huzuru bulabilirsin.
Eşini, çocuğunu, anneni, babanı, sevdiklerini değiştirmeye, nesneleştirmeye, eşyalaştırmaya çalışma. Hiç bahçeye çıkıp kiraz ağacına “Sen erik ağacı olmalısın” diyor musun?
Her insanı olduğu gibi kabul edip özgürce kendini ifade etmesini sağlarsanız siz kazanırsınız.