Bastırma
Bastırmak; yaşamak istemediğin bir hayatı yaşamaktır. Olmak istemediğin kişiye dönüşmek, yapmak istemediğin şeyleri yapmak, yavaş yavaş intihar etmek, kendi kendini yok etmek bastırmanın sonucudur.
Psikolojik problemlerin belki de yüzde 90’ı duyguların bastırılması sonucunda ortaya çıkıyor. Depresyon, panik atak, anksiyete, endişe kaygı bozukluğu gibi sorunlar bu bastırma sonucunda gelişiyor.
İnsanlık tarihi boyunca bize duyguların bastırılması söylendi, öğretildi. Binlerce yıldan beri hiçbir zaman kendin olamadın. Çünkü toplum kendin olmanı istemedi. Kendin olman toplumun hoşuna gitmedi. Hep bastırıldın. Bu toplumun kolektif bilinçaltına kodlandı. Farkında olmadan sen de evladının duygularını bastırmasını istedin. Babanın karşısında duygularını ifade edecektin “Sus, saygısızlık yapma, babanın karşısında konuşulmaz” denildi. Her defasında ayıp, günah, yasak kavramları ile karşılaştın. Hep bastırıldı duyguların. Sana vebalı muamelesi yapıldı. “Kızlar konuşmaz, küçükler sessiz durur, erkekler ağlamaz” denilerek duyguların o kadar bastırıldı ki artık senin hücrelerine, kemiklerine işledi bu bastırılmışlık.
Bütün bunlara bağlı olarak sen de kendini günahkar, değersiz, işe yaramaz, çaresiz hissettin. Bunun sonucunda kendi varlığını ret ettin. Bu durumdan kurtulman için lidere, hocalara, din adamlarına gittin. Hep mehdiler, Yavuzlar, Fatihler bekledin durdun. Sana seni onların kurtaracağı öğretildi. Çünkü “Sen kendi kurtuluşunu gerçekleştiremezsin, lanetlisin, kötüsün, iğrençsin, işe yaramazsın” inancı sana öğretildi.
Babana, öğretmenine, askerde komutanına, siyasette liderine “hayır” diyebilir misin? Diyemezsin. Çünkü sana otoriteye kayıtsız şartsız itaat, biat öğretildi.
Bütün bunların sonucunda sen ikiyüzlülüğü öğrendin. Çünkü hiçbir zaman kendi duygularını ifade etmene izin verilmedi. Amirinden farklı düşünüyorsan ve bunu ifade ediyorsan hemen “vatan hainliği” damgasını yiyorsun. Senin için en tehlikeli şey, kendi duygularını olduğu gibi ifade etmek oldu. Kendini ifade etmek için yalana başvurdun. Bastırılan hiç bir duygu kaybolmaz, aksine güçlenerek devam eder. Ergendin, bir başka insana aşık oldun. Ailen, çevren hemen bunu bastırmanı istedi. Sen de içine gömdün, gidip karşıdaki kişiye aktaramadın. Duygu bastırıldı. Aradan yıllar geçti, evlendin, çoluk çocuğa karıştın. Bir gün bastırılmış o duygu yeniden devreye girer ve sen olmaması geren bir dönem ve konumda gidip bir başkası ile yasak aş yaşamaya başlarsın.
Duygularını kabul et. Duygularını bastırman, yok etmen, yıkman sana ancak zarar verir. Duygularınla meşru dairede, uyum içinde yaşama sanatını geliştirmek zorundasın. Elin, ayağın, gözün, kulağın nasıl senin bir parçansa duyguların da senin bir parçan. Diğer parçaların gibi onlara da sahip çıkman, onlarla barışman seni mutluluğa götürür. Bütün bu duyguların arasında uyumu, ahengi yakalamalısın. Bir orkestra şefi gibi olmalısın. Müzik aletlerini çalamazsan sadece gürültü çıkarırsın. Bütün komşuların senden şikayetçi olurlar. Dinleyenleri çıldırtırsın. Ama müzik aletlerini çalmayı başarırsan çok hoş, çok güzel parçaların hayat bulmasına, bestelenmesine vesile olursun. Aynen bunun gibi hayat da bir müzik aleti gibidir. Kiminin elinde gürültü aleti, kiminin elinde ise şaheserler meydana getiren bir aparattır. Duygularını bir keman, bir piyano gibi kullanmayı bilirsen nezih bir hayat yaşarsın. Ama onları kullanamazsan bir sapık, hırsız, yalancı, sahtekar olmak kaderin olur.
Kaynakları güzel kullanmayı öğren. Eğer öfkeyi tutkuya, şehveti aşka, aç gözlülüğü paylaşmaya dönüştürme becerisini geliştirebilirsen duygularınla barışık yaşarsın.
Unutma Nemrut, Firavun olmakta senin için de, Yunus, Mevlana olmak da senin içinde. Bu müzik aletini çalıp, çalmamana bağlı.
Senin içinde uçsuz bucaksız bir evren var. Sen sadece kendini tanı, kendin ol. Kendine saygı duy, kendini sev. Şu anda bütün duygularınla ters yüz edilmiş durumdasın. Duygularını ifade ettikçe, onları kullanmayı öğrendikçe her şeyi doğru bir şekilde doğru yerlere koyabileceksin.