"Partili Cumhurbaşkanı" dönemine girerken...
1950'li yıllarda yayın hayatına atılan "Hadiselere TARCÜMAN" gazetesinin yayın ilkesi, "Her sabah dünya yeniden kurulur, her sabah taze bir başlangıçtır" idi.
Çok doğru... İnsan için dün ne denli karamsar, olumsuz geçse de; bugünü yeni bir başlangıç görüp, güne sarılması gerekir. Yoksa insan nasıl yaşama tutanabilir?
Biliyorsunuz, ülkemiz "Partili Cumhurbaşkanı" dönemine ilk adımı atmış oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sıfatının yanına "partili" tanımlamasını da almış oldu.
Ülkeme ve insanına hayırlı olsun...
Çok değil, 60 yıl önce DP iktidarı döneminde merhum/Rahmetli Celal Bayar, Cumhurbaşkanı sıfatıyla çıktığı bir yurt gezisine kurucusu olduğu Demokrat Parti'nin simgesi DP harfleri bulunan bir asayı/bastonu eline aldığında kıyametler kopmuştu.
"- Nasıl olur, bir Cumhurbaşkanı bunu yapamaz?" siyasal itirazları,...
Bayar, Atatürk'le çalışmış, O'na Başbakanlık yapmış bir kişilik...
Devlet adamı...
Hemen bıraktı elindeki DP simgeli asayı/bastonu... Bir daha eline almadı...
Çünkü, yaptığı yeminde "Tarafsız" olacağı inancına sadık/bağlı kalmasının gerekliliğine inanıyordu.
Türk siyaset tarihi, değişen Anayasa hükümlerine göre şekil alıp yazılmaya devam ediyor.
Son Anayasa değişikliğinin getirdiği yeniliklerden biri de Cumhurbaşkanlarının bundan böyle "Partili" sıfatlarıyla da o makama gelebileceklerine ilişkin hüküm taşıyor.
Bugün AKP'li, yarın bir başka partili Cumhurbaşkanları olacak bu ülkenin...
Hangi ihtiyaçtan doğdu, diye düşüncelere dalmaya gerek var mı? AKP+MHP siyasal ortaklığının, önerisiyle yapılan halkoylamasında çıkan sonucun ürünü bir durum var ortada...
Benim sevgili halkımın, insanımın; anayasa hukukçularından çok daha bilgili olduğu kanısındaki siyasetçiler; yarattıkları bir halkoylamasının sonucunda toplumsal anlamda kazanılmış bir hak oldu "Partili Cumhurbaşkanlığı" makamı, ya da sıfatı.
Yukarıda belirttiğimiz gibi hayırlı olsun.
Demek ki, benim aziz milletim seçtiği milletvekillerinden daha uz görüşlü...
***
Demokrasilerin de kendine özgü/has ayarları var, olabiliyor. Bu ayar, bizim sarraflarda/kuyumculardaki altın ayarı gibi değil. Kuyumcudan 22 ayar altın bilezik istersiniz, kendi iradenizle parasını verip alırsınız.
Cumhuriyet altını istersiniz, onu da alırsınız.
Ama demokrasiler öyle değil. Her yurttaşın algı ve görüş farklılığı, ülkedeki demokrasi ayarını belirlerken araya giren siyasetçiler -dikkat, tümüyle anayasa hukukçular değil- olunca siz 24 isteseniz de; sonunda boynunuza 16, 18, 20 vb. düşük ayarlı altın takılabiliyor. Milletini tercihi böyle... Demokrasi bu...
Ne diyebilirsiniz ki?
"Ne ekersen onu biçersin!" dememiş mi Atalar?
***
İnsan, kendine ayar verebilen bir yaratık. Çıkarı olduğu yerde beklemeyi, kapı aralamayı, gerekirse bu uğurda hakkını aramayı biliyor.
Yeter ki, hukuksal anlamda bir yanlışlık yapmasın, bu durumunu/konumunu unutmasın.
Geleceğin neler getireceğini ya da götüreceğini bilsek; gönül rahatlığına ya da sıkıntısına bugünden kapılırsınız.
Hani, "Zaman herşeyin ilacıdır" derler ya, kişilerin yaşam hakkı, güvenirliği sonsuz olsa; kim için, kimler için; "Baki kalan bu kubbede hoş sada imiş" sözünü Şair Baki söyler miydi?
Cumhurbaşkanı'na olan güven ve saygının bugünkünden daha çok yarınlarda yaşanmasını, ülkemin ve insanının mutlu olmasını diliyorum.