Gaziantep Olayı (1973-84) (7)
Ne var ki bu olguyu sadece kitaplardan okumuş, daha önce faal bir dergahla hiç karşılaşmamıştım. İşte Dr. Emin Kılıç Kale’nin Gaziantep’deki dergahında yaşayan bir örnek buldum. Bu, benim için bulunmaz bir fırsattı. Dergah yapılanmasının nasıl işlediğini birinci elden izleyebilmek benim için büyük bir ikram oldu.
Geleneksel musikimizde *meşk* denilen, usta ile çırak arasında sonu gelmeyen tekrarlara dayalı, sırasında insan sabrını zorlayan bir eğitim sistemi, daha doğrusu emaneti kuşaktan kuşağa aktarma geleneği mevcuttur. Zira, bizim musikimiz ecdadımızdan gelen çok değerli bir *emanet* olarak kabul edilmekte, bu hazinenin ihtimamla korunması için emanetin genç kuşaklara aktarılması zorunlu kılınmaktadır. İşte meşk olayının kökeninde bu gelenek yatmaktadır.
Emin Bey’in dergahında meşk olayı ve bağlantılı kültürel geleneklerin21 tamamını gözleme fırsatını buldum. Meşk sırasında usta ile çırak arasındaki iletişim son derece ilginç, heyecan verici bir olaydı. Ardı arkası kesilmeyen tekrarlar, düzeltmeler, yeniden düzeltmeler, . . . , ustalık mertebesine erişebilmek için bu tertipte geçen 20-30 yıl. Gerçekten sabrı zorlayan bir süreç.
Bu kulunuz Türk Makam Musikisi’ni anlamaktan çok uzak (bir kaç ışık yılı gibi) olmasına rağmen musikimizdeki .rüntüler22 (patterns) oldum olası, her zaman ilgimi çekmiştir. Bu bağlantı da haliyle beni uygulamalı Matematiğin göbeğine götürmekteydi.
Dergahta usta ile çırak arasındaki iletişimde yavaş yavaş bir takım son derece heyecan verici matematiksel .rüntüler ortaya çıkıyordu. Bu örüntülerin bazıları göreceli basit bazıları ise son derece karmaşıktı. Karmaşık gibi g.rünen .rüntülerin modellenmesi için muhtemelen *bulutsu* matematikler23 gerekecekti. Beni muhtemelen ömür boyu meşgul edebilecek bir matematik problemi katmanlar halinde gözlerimin .nüne seriliyordu.
Musiki çevrelerinde, musikişinaslar arasında *falanca makamda filanca perdeyi pest bastın, tiz bastın* tarzında defalarca tanık olduğum sonu gelmeyen tartışmalar beni *neden hiç tartışmasız usta kabul edilen icracıların bastıkları perdelerdeki sesleri (frekanslarını) ölçüp bu gereksiz tartışmalara son vermiyoruz?* sorusuna yöneltmişti. Sonradan hayretler içersinde öğrendim ki bu tür ölçümleri henüz hiç kimse yapmamıştı. Bu işi yapmağa, en azından denemeğe karar verdim.
İlerde yapmayı umduğum ölçümlerde kullanılmak üzere *sağlam* veri toplamağa başladım. İlk kaynağım haliyle Dr. Emin Kılıç Kale ve oğlu/öğrencisi Yılmaz Kale oldu. Bana ana makamlarda taksimler hediye ettiler, yanımda götürmek üzere bandlara kayıtlar yapıldı. Kayıtlar sırasında zaman zaman Emin Bey, “Can Bey, musiki öyle hesaba kitaba gelmez” sözleriyle beni uyarmağa çalışıyordu. Keşki hayatta olsa idi ve bu maceranın nerelere geldiğini görebilseydi!
21 Örnek: Dergahta meşk ederek usta kademesine ulaşan bir musikişinas o andan itibaren toplum ile yazılı olmayan bir sözleşmeye imza atmış oluyor. Şöyle ki, usta unvanı verildiği andan başlamak üzere kapısını çalan her adem ya da havvaya birikimlerini, hiç bir karşılık istemeden/ beklemeden, mazeret beyan etmeksizin aktarmak zorundadır. Uygulamada bu kültürün somut örneklerine bizzat tanık oldum.
22 Bana “Matematik nedir, tek bir kelime ya da deyimle anlatabilir misiniz?” diye sorsanız, “Matematik, bir takım .rüntülerin manzumesidir” derim.
23 Çok kabaca; iki matematiksel *nesne* arasındaki bir işlemin her defasında aynı sonucu vermediği türden matematikler. Örnek: 2 x 2 = 4, 4.3, 5.2, 7.8, . . . (farklı cevaplar kümesi)