Gaziantep *olayı* (1973-84) (8)

YAYINLAMA: 10 Temmuz 2017 / 20.00 | GÜNCELLEME: 10 Temmuz 2017 / 20.00

1984 yılında Antep’ten ayrılıp ABD’ye gittikten sonra hayallerimi (ses ölçümleri) gerçekleştirebilmek için aradan tam 13 yıl geçti. Çünkü yapmak istediğim ölçümleri yapabilecek teknoloji henüz ortada yoktu. Nihayet 1997 yılı gibi ilk ölçümleri yapmayı başarabildim. Ortaya çıkan tablo inanılmayacak kadar karmaşık, bir o kadar da muhteşemdi. İlk çıktıları küçük ses laboratuvarımda nefesimi tutarak izlerken “Tanrım bu musiki hangi zengin ruh aleminin ürünü. Ecdadımız nasıl bir evrende yaşamışlar?” diye coşku ile haykırmaktan kendimi alamadım.
Bulgularımı musikişinaslara göstermek üzere 16 yıl aradan sonra 2000 yılında ziyaret24 için ülkeme döndüğümde yaptığım sunumlarda tüm musikişinaslar ağız birliğiyle, “Konservatuvarlarda öğretilen mevcut nazariyat modelindeki yanlışlıkların, eksikliklerin farkındaydık. Bizim musikimizin, aynen sizin ölçümlerinizde bulduğunuz ses yapısında olduğunu kulaklarımızda her zaman hissediyorduk” söylemlerinde bulundular. Bu tepki ve yorum hayatımın en büyük ödüllerinden birisi oldu. Olayın safahatını ve ayrıntıları aşağıdaki Internet adresinden izleyebilirsiniz.
https://metu.academia.edu/CanAkko%C3%A7/Papers
Fıstık çıtlatma problemi/olayı
Antep’te ilk ilgimi çeken mühendislik olaylarından bir tanesi fıstık çıtlatma problemi oldu. Isıtılan fıstık genişlediğinde sert kabuğun kendiliğinden çatlayacağı ilkesinden hareketle böyle bir ‘problem’ le karşılaşacağımı hiç düşünemezdim. Üstelik *Doğa* dediğimiz akıl almaz usta mimarın, fıstığın kabuğuna çepeçevre bir çentik/dudak atarak ısıtılıp genişlediğinde tam nereden çatlayacağını önceden belirlemiş olduğunu düşünürdüm. Ne kadar büyük bir yanılgı içersindeymişim!
Meğer, algıladığıma göre, yüzlerce yıldan beri kavrulmamış fıstık taneleri tek tek elle çıtlatılıyor, sonradan kavrulduğunda, ısınmanın getirdiği genişleme sonucu tam da doğanın belirlediği yerden (çentik/dudak) çatlıyor, hafifçe ağzını açıyormuş.
İlk tepkim, insan eli ile tek tek yapılan bu işlem için harcanan akıl almaz devasa emek ve zaman için hayıflanmak oldu. “Bu işlem basit bir makina ile yapılamaz mı(ydı)?” diye sorgulamaktan kendimi alamadım. Ancak bu probleme ilk kafa yoran mutlaka ben değildim. Muhtemelen benden önce son derece yetenekli, analitik düşünebilen muhakeme gücüne sahip nice yaratıcı sıra dışı ustaların bu problemi göğüslemeğe çalıştıklarından emindim. Ne var ki henüz ortada basit25, kullanımı kolay ve de verimli bir fıstık çıtlatma makinasi yoktu. Bu durum beni gittikçe heyecanlandırmağa başlamıştı.
Sanki g.nlümden geçenleri okumuş gibi, Hazırlık sınıfı öğrencilerinden Yemliha Söylemez bir gün kapımı çaldı ve, “Hocam, bir fıstık çıtlatma makinasi yapmak istiyorum. Bu konuda kafa patlatmak üzere müsait olduğunuzda yanınıza gelebilir miyim?” dedi. Böyle bir teklife hayır diyebilir miydim?
Yemliha ile epey kafa yorduk. Geliştirmeğe çalıştığımız düşünce modelini uygulamada sınamak için Yemliha ahşaptan basit modeller (makina elemanları) inşa etti ve deneyler yaptı. Hatta deneylerde
24 Ziyaretin Antep bölümü aşağıda tasvir edilmektedir.
25 Belirli bir işlev için en *mükemmel* makinenin, en basit makine olduğunu düşünüyorum.

Gaziantep *olayı* (1973-84) (8)