Gaziantep *olay* (1973-84) (12)
Şimdi soruyorum: Bir üniversite hocası pasaport çıkartmak için Dünyanın neresinde böyle bir muameleye, daha doğrusu ikrama mazhar olabilir?
Gaziantep toplumunun bize sahip çıkması
Antep’e gelişimizin ilk günlerinde benim yeni bir pantolon ihtiyacım oldu. Gaziler Caddesinin ağzında bir mağazadan kumaş aldık ve terzi sorduk. Hemen Adliye’nin arkasındaki ara sokakta Nihat Usta’yı salık verdiler. Nihat Usta bolahenk, dünya tatlısı bir insan. İlk iş olarak bize hemen *zaħter*37 ısmarladı. Böylece zaħter’le ilk defa Nihat Usta’da tanışmış olduk. O günden itibaren eşimle aramızda Nihat Usta’nın takma adı *zaħter* kaldı38. Kulakları çınlasın.
Nihat Usta hemen pantolon ölçülerimi aldı ve kısa zamanda teslim etti. Pantolon mükemmeldi. Ancak istediği ücret bize biraz düşük geldi. Kendisine “Nihat Usta biraz eksik istemedin mi?” diye itiraz edince, “Hocam siz taa nerelerden Üniversitemize hizmet etmek için Antep’e geldiniz, bırakın da size biraz tenzilat yapayım” diye tepki gösterdi. Nihat Usta’nın bu duruşu bize Antep toplumunun mükemmel kafa yapısı hakkında çok şeyler anlatıyordu.
Nitekim Antep’te geçirdiğimiz 11 yıl zarfında Nihat Usta’nın davranışına benzeyen davranışlarla her zaman karşılaştık. Daha doğrusu, Antep camiasında hiç bir zaman olumsuz muamele görmedik. Tam tersine, başta eşim ve küçük çocuklarımız olmak üzere her zaman, deyim yerindeyse, el üstünde tutulduk; toplum bizi koyacak yer bulamadı. Bu duruşun her zaman farkında olduk ve 40 yıldanberi de bu farkındalığı gönlümüzde taşımaktayız. Bu vesileyle asil Antep ahalisine şükranlarımızı sunmak istiyoruz.
Oğlumuz Selim Ankara’da doğdu, 18 aylık Antep’e geldi, Antep’te büyüdü. Kızımız Nevra ise doğma büyüme Antepli bir hanım kız. Ayrıldığımızdan bu yana *Türkiye* denildiğinde her ikisinin aklına gelen tek yer GAZİANTEP oluyor.
Başka ilginç bir kişi de kûlekçi Mahmut Usta39 idi. Hayattan inanılmayacak kadar zevk alabilen nadir insanlardan birisi idi. Dükkanı Arasa’da, evi de bir dere yatağındaydı. Sular yükseldiğinde evi sular altında kalıyordu. Kûlekleri nasıl yaptığını seyretmek için dükkanına (atölyesine) her gidişimizde bizi ısrarla çiğ köfte yemeğe evine davet ederdi.
Genç yaşta san’atının zirvesine ulaşmış bir başka usta da bakır san’atçısı Mehmet Kervancıoğlu40 idi. Birikimi yüksek her sanatkarda g.rülen mütevazi sessiz duruşu ile, kesitinin matematiksel ifadelerle belirlendiği abajur modellerini tek bir çekiç kullanımı ile dövme bakırdan muhteşem san’at eserlerine dönüştürdü. İçimden bir ses Mehmet’in sezgisel düzeyde *differansiyel geometri*41 kulandığını kulağıma fısıldıyordu.