Geçmişten bugüne...
Türk yazın dünyasının önemli kalemlerinden Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Ulus gazetesindeki "Bize Göre" köşesinde yazdığı " İktisadi İstiklal mücadelesi" başlıklı yazısını fi tarihinde kesip almışım... Tarihini yazmayı unutmuşum. Sanırım 1957 yılı sonrası...
Yazının bir bölümünü alıntılıyorum;
"Ekmeğimizden etimize kadar iaşe maddelerimizi dışarıdan almaya başladığımız bu devirde bir 'İktisadi istiklal mücadelesi'ne girmiş bulunduğumuza inanmak için bin şahit ister.
Bizim bildiğimiz; Atatürk'ün bundan otuzbeş yıl evvel, zaferi kazanır kazanmaz, İzmir'de topladığı "İktisat Kongresi"yle başlayan ve 1950'ye kadar süren İktisadi İstiklal Mücadelemiz Demokrat Parti iktidarının başı bozuk "liberalizm" tecrübesiyle sekteye uğramıştır. Hiç bir yabancı memleketin yardımına ihtiyaç göstermeksizin kurduğumuz endüstri ve ekonomi müesseseleri bu yüzden öksüzleşmiş, körelmiş, dişimizden tırnağımızdan artırarak biriktirdiğimiz altın ve döviz stokları bu yüzden heba olup gitmiştir.
Eğer, şimdi Demokrat Parti iktidarı erkanının bahsettiği iktisadi İstiklal mücadelesi bu hatalı ve muhataralı yoldan dönmek manası ifade ediyorsa, can ve gönülden kendileriyle beraber olduğumuzu söyleyebiliriz. Kaldı ki, bu satırların yazarı Atatürk devrinde dahi iktisadi İstiklal fikrinin en hararetli taraftarlarından olduğunu türlü türlü vesile ve vasıtalarla ispat etmiş ve hatta bu yüzden bir "menfaatçiler" takımının çirkin ve kaba hücumlarına uğramış bir muharrirdir.
Lakin, bizim anladığımız ve millete ağır yük olmaksızın yürüttüğümüz mücadele şimdi yapılmak istenen gibi plansız, kurmaysın, kadrosuz gelişi güzel bir mücadele değildi.
Kurtuluş Savaşının ilk safhalarındaki başı bozuk çete harbleri tecrübesinden aldığımız acı dersten sonra, nasıl mukadderatımızı (geleceğimizi) nizami bir ordunun eline teslim etmek lüzumunu duyduksa, savaşın bu ikinci safhasında da işi şunun bunu cüretine veya keyfine, hevesine bırakmaksızın bilgiye ve ihtisasa tevdi lüzumuna kanaat getirdik. Ve bu yolda ilk adımlarımızı şu iki endişe ile atmak zaruretini duyduk. Ampirik bir gidişle hareket etmek ... Ve dış sermaye alemine yakayı kaptırmamak."
***
Yaşadığım zaman dilimlerini yeri geldiğinde belleğimde canlandırmaya çalışırım. Eğer, flu bir durum varsa o günlere ilişkin günlüklerime bakarım. "Yaban" yazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun altmış yıl geçtikten sonra yeniden okuyunca bir tuhaf oldum.
Aynı ekonomi sorunlarıyla boğuşur olmak moralimi bozdu.
Aynı süreçte savaştan çıkmış Batılı ülkelerin nasıl kalkındıklarını anımsadım.
***
Ülkelerin ve insanının kalkınma kaynağının bilgi olduğunu ve bunun çağdaş eğitimden geçtiğini anladığımız gün kısır siyaset çekişmelerinden kurtulup sağlıklı kalkınma hamlesi yapabileceğimizi düşünüyorum.