Büyüklük - Küçüklük
Hindistan hükümdarı Ekber Şah bir gün duvara bir çizgi çizdi. Çevresinde bulunan bilge danışmanlarına bu çizgiye dokunmadan onu küçültmelerini söyledi.
Bu istek karşısında bütün danışmanların kafası karışmıştı. “Bu imkansız hünkarım” dediler. Çizgiye hiç dokunmayacaksın ve onu yine de küçülteceksin. Bu nasıl bir şeydi?
Ekber Şah’ın çok sevdiği bir danışmanı vardı. Adı Birbal idi. Çok akıllı bir insandı. Herkes itiraz edince o çekimser kalmış ve düşünceye dalmıştı. Bütün danışmanlar kendi aralarında uğultu şeklinde konuşurken Birbal duvara Ekber Şah’ın çizdiği çizginin üstüne daha büyük bir çizgi çizdi. Üste çizilen daha uzun çizgi altta kalanı otomatikman küçük göstermişti. Bir çizgiyi büyük ya da küçük göstermek isterseniz onun yanına daha uzun ya da daha kısa bir çizgi çizmeniz yeterli olacaktır.
Öyleyse iki yol var hayatta… Ya varlığını büyütürsün, dünya senin karşında küçülür ve minnacık kalır. O zaman bir Mevlana, bir Buda, bir Yunus olursun.
Ya da egonu büyütürsün bir Yezid, Hitler, Stalin, Mussolini olursun.
Hayat çizginin üstüne daha uzun bir çizgi çizersen içini tevazu, huzur, güven kaplar. Varlığını büyütürsün. Çünkü kendi küçüklüğünün ve çaresizliğinin farkına varırsın.
Eğer hayat çizginin altına daha küçük bir çizgi çizersen bu sefer de egonu güçlendirirsin. Bir canavara dönüşürsün. Bu yalancı bir büyüklüktür. Sahtedir, ucuzdur.
Unutma! Varlığını büyütmek istiyorsan enaniyetini, egonu sıfırlaman gerekir, öldürmen gerekir, küçültmen gerekir. Egon büyüdükçe varlığın küçülür.
Bir gün balon gibi patlayıverirsin. Varlığın büyüdükçe egon küçülür.